It amazed us that she had been to Brazil alone.
- Brezilya'ya tek başına gitmesi bizi şaşırttı.
A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
That just baffles me.
- O sadece beni şaşırtıyor.
His memory baffles me.
- Onun belleği beni şaşırtıyor.
It is not surprising that he resigned.
- Onun istifa etmesi şaşırtıcı değildir.
Surprisingly enough, he turned out to be a thief.
- Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.
The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
- Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
His behavior puzzled me.
- Onun davranışı beni şaşırttı.
What puzzled us was that he said he would not attend the meeting.
- Bizi şaşırtan şey onun toplantıya katılmayacağını söylemesiydi.
What puzzled us was that he said he would not attend the meeting.
- Bizi şaşırtan şey onun toplantıya katılmayacağını söylemesiydi.
He was puzzled by the question.
- Soru onu şaşırtmıştı.
It is amazing that you won the prize.
- Ödülü kazanman şaşırtıcı.
It's amazing how much trouble Tom is able to get into.
- Tom'un başını bu kadar çok belaya sokması şaşırtıcı.
Tom never ceases to amaze me.
- Tom beni şaşırtmaktan asla vaz geçmez.
I was amazed at his abrupt resignation.
- Onun ani istifası beni şaşırttı.
Her silence surprised me.
- Onun sessizliği beni şaşırttı.
My decision to study abroad surprised my parents.
- Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
- Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
Your ignorance is astonishing!
- Senin cehaletin şaşırtıcı!
The answer was pretty astonishing.
- Cevap oldukça şaşırtıcıydı.
Your ignorance is astonishing.
- Cehaletiniz şaşırtıcı.
Tom is trying to confuse you.
- Tom sizi şaşırtmaya çalışıyor.
I didn't mean to confuse him.
- Onu şaşırtmak istemedim.
This is quite puzzling.
- Bu oldukça şaşırtıcı.
I find this puzzling.
- Bunu şaşırtıcı buluyorum.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
Her silence surprised me.
- Onun sessizliği beni şaşırttı.
Sami asked Layla a perplexing question.
- Sami, Leyla'ya şaşırtıcı bir soru sordu.