Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
The suspect was innocent of the crime.
- Şüpheli suçla ilgili masumdu.
It is doubtful whether he will pass.
- Onun geçip geçmeyeceği şüphelidir.
Mrs. Harris is very doubtful about her son's future.
- Bayan Harris oğlunun geleceği hakkında çok şüpheli.
The background check on Tom turned up suspiciously little.
- Tom'la ilgili özgeçmiş kontrolü biraz şüpheli çıktı.
She said that she saw a suspicious man.
- O, şüpheli bir adam gördüğünü söyledi.
There's something fishy going on in there.
- Orada devam eden şüpheli bir şey var.
There is something fishy here.
- Burada şüpheli bir şey var.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.
Their honesty is dubious.
- Onların dürüstlüğü şüphelidir.