şöhret

listen to the pronunciation of şöhret
Türkçe - İngilizce
reputation

The incident left a spot on his reputation. - Kaza onun şöhretinde bir leke bıraktı.

You live freely if you haven't a reputation to lose. - Kaybedecek bir şöhretin yoksa,özgür bir şekilde yaşarsın.

fame

Don't chase after fame. - Şöhret peşinde koşmayın.

Even with all his wealth and fame, he's unhappy. - Bütün zenginliği ve şöhretine rağmen o mutsuzdur.

repute
rep

He is an exemplary person with an excellent reputation. - O, mükemmel şöhretiyle örnek alınacak bir kişidir.

The incident left a spot on his reputation. - Kaza onun şöhretinde bir leke bıraktı.

bays
publicity

I heard Tom hates publicity. - Tom'un şöhretten nefret ettiğini duydum.

notability
prominence
kudos
fame, renown, name, eminence, repute " ün; famous person, celebrity
celebrity

Tom doesn't want to be a celebrity. - Tom bir şöhret olmak istemiyor.

Tom wants to be a celebrity. - Tom bir şöhret olmak istiyor.

odor
fame, renown
famous person, well-known person
report
notable
laurels
odour [Brit.]
renown
distinction
record

Setting a new record added to his fame. - Yeni bir rekor kırması, onun şöhretini artırdı.

notoriety

Fadil craved notoriety. - Fadıl şöhreti çok istiyordu.

eminence
lion
standing
credit
eclat
name

Fame is the sum of all misunderstandings that gather around a name. - Şöhret bir isim etrafında toplanan tüm yanlış anlamaların toplamıdır.

Tom called Mary every bad name he could think of. - Tom, Mary'yi düşünebildiği her kötü şöhretle seslendi.

stardom
greatness
the fame
{i} odour
{i} luster
laurel
stending
honor
bay
şöhret bulmak/kazanmak
to become famous
şöhret kazanmak
make one's mark
kötü şöhret
infamy
şöhretler
Notables
şöhretler
galaxy
iyi şöhret
fair name
kötü şöhret
bad name

Tom called Mary every bad name he could think of. - Tom, Mary'yi düşünebildiği her kötü şöhretle seslendi.

kötü şöhret
notoriety
kötü şöhret
disrepute
kötü şöhret
evil repute
kötü şöhret
ill fame
kötü şöhret
bad title
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Hadis ilminde: Meşhur hadis mânasında kullanılır.(Ey şân ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al. Şöhret ayn-i riyâdır. Ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar. O belâ ve musibete düşersen $ de, o belâdan kurtul. M.N.)
(Osmanlı Dönemi) Ad yapma. Ün. Şân
Tanınmış, ünlü kimse: "Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var."- Y. Z. Ortaç
Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün: "Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı."- R. H. Karay
Tanınmış, ünlü kimse
Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün
(Osmanlı Dönemi) DÂSİTÂN
(Osmanlı Dönemi) ÂVÂZ
şöhret sahibi
Üne ulaşmış kimse
yalancı şöhret
Birden bire ün kazanmış kimse
şöhret