Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
Kredinin %8 faizi vardır.
- The loan bears an 8% interest.
Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.
- It is difficult to peg the direction of interest deregulation.
Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
İnsanlığın çıkarları için çalışmalısın.
- You should work in the interests of humanity.
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- Magdalena is interested in geography.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Every one of us is more or less interested in art.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.
- It's in your best interest to testify against Tom.
Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
- Are you sure this is in Tom's best interest?
Sizi ilgilendiren herhangi bir kitap okuyabilirsiniz.
- You can read any book that interests you.
Seni ilgilendirebilecek bir şeyim var.
- I have something that might interest you.
Biz şirkette çoğunluk hissesine sahibiz.
- We have a majority interest in the company.
Şirkette %50'lik bir hisseye sahibiz.
- We have a 50% interest in the company.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
- To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.
- We'd all be interested in hearing your opinion.
Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
- I find her opinions odd but interesting.
Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
- Do you share common interests?
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.