üzerinde teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- above
The moon rose above the clouds.
- Ay bulutların üzerinde kaldı.
You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the «あ→а» icon above the sentence.
- Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için, cümle üzerindeki «あ→а» simgesine tıklatın.
- on
- upon
What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
- Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
The blare of the radio burst upon our ears.
- Radyonun sesi kulaklarımızın üzerinde patladı.
- super
I found this on the way to the supermarket.
- Ben bunu süpermarket yolu üzerinde buldum.
- on, over, above; across; on, with
- over
The boy skipped over the fence.
- Çocuk, çitin üzerinden atladı.
In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
- Tokyo borsasında, yaklaşık 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
- (Bilgisayar) on the
You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the «あ→а» icon above the sentence.
- Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için, cümle üzerindeki «あ→а» simgesine tıklatın.
There is an apple on the table.
- Masanın üzerinde bir elma var.
- across
He reached across the table and shook my hand.
- Masanın üzerinden uzandı ve elimi sıktı.
He went to the beach, and looked far across the sea toward the horizon.
- O plaja gitti, ve denizin üzerinden ufka doğru baktı.
- with
Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
- Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
She fell asleep with her sweater on.
- Kazağı üzerinde uyuyakaldı.
- on it
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
- Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
They're working on it.
- Onlar onun üzerinde çalışıyorlar.
- over of
- atop
- üzerinde tartışmak
- deliberate
- üzerinde hav oluşmak
- To pile on the form
- üzerinde çalışmak
- Work on something
- üzerinde çalışmak
- to work on
- üzerinde bulundurmak
- to carry
- üzerinde bulundurmak
- tote
- üzerinde deney yapmak
- vivisect
- üzerinde dolaşmak
- (belâ vb) brood
- üzerinde durarak
- emphatically
- üzerinde durma
- niggling
- üzerinde durmak
- give point to
- üzerinde durmak
- to dwell on/upon (sth), to deliberate
- üzerinde durmak
- harp on
- üzerinde durmamak
- skate over
- üzerinde durmamak
- slide over
- üzerinde durmamak
- slur over
- üzerinde durmamak
- to take sth in stride
- üzerinde durmamak
- leave out
- üzerinde durulan nokta
- emphasis
- üzerinde durulmamak
- go unheard
- üzerinde dönmek
- hinge on
- üzerinde düşünme
- deliberation
- üzerinde düşünmek
- pore on
- üzerinde düşünmek
- cudgel one's brains
- üzerinde düşünmek
- ponder on
- üzerinde düşünmek
- give thought to
- üzerinde düşünmek
- ponder upon
- üzerinde düşünmek
- ponder over
- üzerinde düşünmek
- pore upon
- üzerinde düşünmek
- repose on
- üzerinde düşünmek
- think over
Tom advised Mary to take some time to think over her options.
- Tom Mary'ye seçenekleri üzerinde düşünmek için biraz zaman almayı tavsiye etti.
We have to think over the plan.
- Plan üzerinde düşünmek zorundayız.
- üzerinde düşünmek
- view
- üzerinde düşünmek
- to consider, to think about
- üzerinde düşünmeye değmez şey
- non starter
- üzerinde düşünülen
- under consideration
- üzerinde düşünülmüş
- deliberative
- üzerinde egemenlik kurmak
- dominate over
- üzerinde etkili olmak
- hold sway over
- üzerinde etkisi olmak
- have weight with
- üzerinde etkisi olmak
- sway
- üzerinde gezinmek
- (parmaklar) sweep
- üzerinde görüşülmek
- be on the carpet
- üzerinde gözyaşı izleri olan
- tear-stained
- üzerinde kafa yormak
- chew over
- üzerinde kafa yormak
- chew on
- üzerinde konuşulan
- at issue
- üzerinde mülkiyet hakkı
- dominion over
- üzerinde olmak
- surmount
- üzerinde oynama yapmak
- doctor
- üzerinde oynama yapmak
- garble
- üzerinde oynama yapmak
- fiddle
- üzerinde oynamak
- to falsify, to doctor tahrif etmek
- üzerinde parası olmak
- be in cash
- üzerinde parası olmamak
- out of cash
- üzerinde spekülasyon yapmak
- trade on
- üzerinde toplamak
- point on
- üzerinde toplanmak
- clot
- üzerinde yazılı değer
- face value
I'm going to speak to you with utmost candor so I want you to take everything I'm about to say at face value.
- Seninle son derece açık yüreklilikle konuşacağım bu yüzden söyleyeceğim her şeyi üzerinde yazılı değerden almanı istiyorum.
- üzerinde yoğunlaşmak
- zoom in on smth
- üzerinde yürümek
- tread on
- üzerinde çalışılmamış
- unstudied
- üzerinde çalışılmış
- studied
- üzerinde çalışılmış
- studious
- üzerinde çok durmak
- overemphasize
- üzerinde çok etkili olmak
- put smb. in one's pocket
- üzerinde durmak
- {f} elaborate
- üzerinde durmak
- {f} insist
- kâğıt üzerinde kalan
- paper
- kâğıt üzerinde
- (existing) on paper, in the planning stage
- üzerinde durmak
- put emphasis on
- üzerinde durmak
- dwell on
- üzerinde düşünmek
- muse
- üzerinde düşünmek
- (deyim) think about
- su üzerinde
- afloat
- cilt üzerinde alerji testi
- (Tıp) scratch test
- deniz seviyesi üzerinde
- above sea level
- eksen üzerinde dönmek
- pivot
- pist üzerinde ilerlemek
- (Havacılık) taxi
- teyp üzerinde yedekleme
- tape backup
- üzerinde durmak
- lay weight on
- üzerinde durmak
- dwell upon
- üzerinde durmak
- bring out
- üzerinde durmak
- urge upon
- üzerinde durmak
- urge on
- üzerinde düşünmek
- contemplate
- üzerinde düşünmek
- (deyim) chew over
- üzerinde düşünmek
- ponder
- üzerinde düşünmek
- speculate
- üzerinde düşünmek
- mull
- üzerinde düşünmek
- think something over
- üzerinde dur
- dwell on
Don't dwell on your past failures.
- Geçmiş hatalarının üzerinde durma.
Don't dwell on your past mistakes!
- Geçmiş hatalarının üzerinde durma!
- üzerinde durmak
- accent
- üzerinde durmak
- deliberate
- üzerinde durmak
- emphasize
- üzerinde durmak
- play up
- üzerinde durmak
- stress
- üzerinde düşünmek
- mull over
- üzerinde düşünmek
- turn over
- üzerinde düşünmek
- think through
- üzerinde düşünmek
- give consideration
- üzerinde düşünmek
- to ponder over
- Avrupa'da tıp üzerinde ilerlemiş enformasyon
- (Hukuk) advanced information of medicine in Europe
- arka ayakları üzerinde durmak
- beg
- arka ayakları üzerinde kalkmak
- sit up and beg
- arka ayakları üzerinde kalkmak
- sit up
- at üzerinde mızrak oyunu
- tilt
- at üzerinde mızrakla karşılaşma alanı
- tiltyard
- ayrıntılar üzerinde durmak
- go over
- ayrıntılar üzerinde durmak
- go through
- bulut üzerinde görülen renkli halka
- anthelion
- demir üzerinde
- naut . with its anchor weighed
- denek hayvanı üzerinde yapılan deney
- vivisection
- devlet üzerinde kuvvet kullanılması
- (Hukuk) coercion upon a state
- dik sap üzerinde yetiştirilen
- standard
- dik sap üzerinde yetiştirilen bitki
- standard
- dingil üzerinde diskli fren
- disc brake keyed to the axle
- doğal kaynaklar üzerinde sürekli egemenlik ilkesi
- (Hukuk) permanent sovereignty over natural resources
- doğru iz üzerinde
- on the scent
- dört ayak üzerinde
- on all fours
- egemenliğin ülke üzerinde bizzat kullanılması
- (Hukuk) corpus occupandi
- eksen üzerinde döndürmek
- slue round
- eksen üzerinde döndürmek
- slew round
- elek üzerinde kalıntı
- residue on sieve
- esas notanın üzerinde ses aralığı
- tierce
- fare üzerinde
- (Bilgisayar) mouse-over
- ip üzerinde yürüme (sirk)
- tightrope walking
- iz üzerinde
- on the scent
- kalem gezdirmek /üzerinde/
- to revise, edit
- kamyon üzerinde teslim
- free on truck
- kendi ayakları üzerinde durmak
- stand on one's own legs
- kroki üzerinde göstermek
- plot
- kâğıt üzerinde
- in black and white
- kâğıt üzerinde kalmak
- (for a project) to exist on paper only, not to get beyond the planning stage
- maket üzerinde deneme
- model test
- mal üzerinde tasarrufta bulunmak
- (Hukuk) to dispose of property
- meridyen üzerinde bulunma
- culmination
- meridyen üzerinde bulunmak
- culminate
- mevsim normallerinin üzerinde
- above seasonal normals
- mil üzerinde döndürmek
- swivel
- mil üzerinde dönmek
- swivel
- mülkiyet üzerinde ayni hak tesisi
- (Hukuk) establishment of incorporal rights on property
- pembe bulutların üzerinde
- (deyim) cloud cuckoo land
- plân üzerinde işaretlemek
- plot
- su üzerinde durma
- flotation
- su üzerinde durmak
- float
- su üzerinde kaydırmak
- skim
- su üzerinde tutmak
- buoy
- tablo üzerinde
- (Bilgisayar) on sheet
- tek ayak üzerinde dönmek
- pirouette
- tek ayak üzerinde dönüş
- pirouette
- tekerlekler üzerinde gitmek
- roll
- temsilci üzerinde zor kullanılması
- (Hukuk) coercion upon the representative
- toprağın üzerinde olan
- aboveground
- uçağın ekseni üzerinde tam bir devir yapması
- barrel roll
- yanlış iz üzerinde
- on the wrong scent
- yara üzerinde oluşan zar
- cicatrice
- yolu üzerinde
- en route
- yolumuzun üzerinde hangi sınır işareti var
- What landmarks are on the way
- yolun üzerinde
- on the drive
- üstünde/üzerinde
- 1. on, on top of. 2. above, over. 3. on; overlooking or looking out on: cadde üstünde on a main street. Boğaz'ın üstünde overlooking the Bosphorus. 4. more than; over: Ahmet artık kırkın üstünde olmalı. Ahmet must be over forty by now. 5. on, about (a matter, a subject): Bunun üstünde anlaşmalıyız. We ought to come to an agreement about this. 6. on (someone's consciousness): Onun üstünde büyük bir etki yaptı. It made a big impression on him. 7. on, with: Üstünde para yok mu? Don't you have any money on you?
- üstünde/üzerinde durmak
- to give (a matter) a lot of thought, spend a lot of time thinking about (a matter); to give (a matter) a lot of attention; to dwell on (a matter)
- üzerinde dur
- bestride
- üzerinde dur
- bestrode
- üzerinde dur
- bestridden
- üzerinde durmak
- {f} discourse
- üzerinde durmak
- persist
- üzerinde durmak
- {f} accentuate
- üzerinde durmak
- play to
- üzerinde durmak
- lay stress on
- üzerinde durmak
- lay stress upon
- üzerinde durmak
- harp upon
- üzerinde durmak
- {f} niggle