üstünlükçü

listen to the pronunciation of üstünlükçü
Türkçe - İngilizce
supremacist

You are speaking like a white supremacist. - Siz bir beyaz üstünlükçü gibi konuşuyorsunuz.

A person who advocates the supremacy of one particular group over all others
a person who advocates the supremacy of some particular group over all others
A supremacist is someone who believes that one group of people, usually white people, should be more powerful and have more influence than another group. a white supremacist group. white supremacist
{i} one who believes in the supremacy of a particular group, advocate of supremacy
üstün
superior

These products are superior to theirs. - Bu ürünler onlarınkinden daha üstün.

This carpet is superior to that one in quality. - Bu halı kalite olarak ondan üstündür.

üstün
ascendant
üstün
supreme

He believed in the supreme power of the law. - Hukukun üstün gücüne inanıyordu.

üstün
signal
üstün
exquisite
üstün
top
üstün
eminent
üstün
star

The children started bouncing up and down on the couch. - Çocuklar kanapenin üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.

Tom started bouncing up and down on the bed. - Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.

üstün
(İnşaat) outstanding
üstün
preeminent
üstün
predominant
üstün
over-
üstün
transcendental
üstün
paramount
üstün
top-drawer
üstün
preponderant
üstün
dominant
üstün
surpassing
üstün
topping
üstün
outdone
üstün
up
üstün
extra
üstün
supra
üstün
ascendent
üstün
super

His paper is superior to mine. - Onun raporu benimkine göre üstündür.

This cloth is superior to that. - Bu kumaş ona göre daha üstün.

üstün
high

The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers. - Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.

This boat is made with high grade aluminum and high strength iron. - Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.

üstün
atop

The woman is atop the table. - Kadın masanın üstündedir.

üstün
pre eminencent
üstün
above

Health is above wealth, for the former is more important than the latter. - Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.

Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that. - Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.

üstün
over

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water. - Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

The quick brown fox jumped over the lazy brown dog. - Hızlı kahverengi tilki tembel kahverengi köpeğin üstüne atladı.

üstün
choice
üstün
atop of
üstün
hyper
üstün
super duty
üstün
transcendent
üstün
the vowel point in Arabic script indicating an a
üstün
distingue
üstün
superior; above; predominant, preeminent
üstün
golden
üstün
excellent
üstün
pukka
üstün
topflight
üstün
{s} unsurpassed
üstün
compare
üstün
elegant
üstün
unequalled
üstün
topnotch
üstün
select
üstün
glib

Are you going to give me a glib answer, or are you going to think before you reply? - Bana üstünkörü bir cevap mı vereceksin yoksa cevap vermeden düşünecek misin?

üstün
topdrawer
üstün
ideal
üstün
ascendantent
Türkçe - Türkçe

üstünlükçü teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

üstün
Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan: "Zekâsının işlek, hatasız ve çok üstün olduğunu bir daha anlıyorum."- R. H. Karay
Üstün
fetha
Üstün
kuvvetli
üstün
Arap harfli metinlerde bir ünsüzün a, e seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret, fetha
üstün
Birine veya bir şeye göre nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan, faik: "El elden üstündür ta arşa kadar."- Atasözü
üstün
Nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan, faik
üstün
Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan
üstünlükçü