Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
We saw the sun rise above the horizon.
- Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.
His debts amount to over $1,000.
- Borçları 1,000 doların üstündedir.
Tom must be over thirty.
- Tom otuzun üstünde olmalıdır.
The woman is atop the table.
- Kadın masanın üstündedir.
I'm sure Tom will get over it.
- Ben eminim Tom onun üstünden aşacak.
A man standing on the cliff was about to commit suicide by jumping into the void.
- Uçurumun üstünde duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.
There's a book about dancing on the desk.
- Masanın üstünde dans etme hakkında bir kitap var.
Two children are sitting on top of the fence.
- Parmaklığın üstünde iki çocuk oturuyor.
Tom hid the gun in the cookie jar on top of the refrigerator.
- Tom silahını buzdolabının üstündeki kurabiye kavanozuna sakladı.
Why is the helicopter flying across the city?
- Helikopter neden kentin üstünde uçuyor?
I think the crest on the top of the head of roosters is attractive.
- Sanırım horozların başının üstündeki ibik çekici.
I like my coffee with lots of foam on the top.
- Kahvemi üstünde bol köpüklü severim.
The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
- Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
My upper right wisdom tooth hurts.
- Üst sağ yirmilik dişim ağrıyor.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
She holds a senior position in the government.
- O hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
English and mathematics are made much of in senior high schools.
- İngilizce ve matematik üst düzey liselerde çok yapılır.
He behaves respectfully toward his superiors.
- Üstlerine karşı saygıyla davranır.
These products are superior to theirs.
- Bu ürünler onlarınkinden daha üstün.
The bedrooms are upstairs.
- Yatak odaları üst kattadır.
She went upstairs to her bedroom.
- O üst kata yatak odasına gitti.
Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
- Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
Many high-level officials attended the meeting.
- Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.
Tom told the taxi driver to keep the change.
- Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
You gave me the wrong change.
- Bana paranın üstünü yanlış verdin.
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
He swept to power in 1929.
- 1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A major is above a captain.
- Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
Tom is lying on his back, staring at the ceiling.
- Tom sırt üstü uzanıyor, tavana bakıyor.
The exponential function has a horizontal asymptote.
- Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
He behaves respectfully toward his superiors.
- Üstlerine karşı saygıyla davranır.
Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
We are flying above the clouds.
- Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
Sami threw a blanket over Layla's body.
- Sami, Leyla'nın cesedinin üstüne bir battaniye attı.
Tom has no upper body strength.
- Tom'un üst vücut gücü yok.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
The baby was crawling on all fours.
- Bebek dört ayak üstünde emekliyordu.
Kedi masanın üzerinde.
- Kedi masanın üstünde.
Vazo masanın üzerinde.
- Vazo masanın üstünde.