üretmek

listen to the pronunciation of üretmek
Türkçe - İngilizce
generate

Nuclear power is used to generate electricity. - Nükleer enerji elektrik üretmek için kullanılır.

We have to generate new revenue. - Yeni gelir üretmek zorundayız.

produce

As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions. - Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.

Between them, India and Brazil produce over half the world's papaya. - Onların arasında Hindistan ve Brezilya dünyanın papayasının yarısından daha fazlasını üretmektedir.

to produce, to generate, to breed, to propagate, to put sth out, to bring sth out, to turn sth out
reproduce

Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents? - The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?

produced
(Ticaret) output
bring out
generating
come up with
put something out
turn something out
raise
spawn
procreate
grow
to produce

As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions. - Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.

You should try to produce grammatical sentences. - Dil bilgisi açısından doğru olan cümle üretmek için çalışman gerekir.

incubate

You will have to incubate the eggs artificially. - Yumurtaları yapay olarak üretmek zorunda olacaksın.

procure
breed
put out
fabricate
propagate
manufacture

This factory manufactures automobile parts. - Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.

Robots are used to manufacture cars. - Robotlar araba üretmek içindir.

turn out
churn out
bring something out
(Tekstil) achieve
yeniden üretmek
reproduce
üretme
generation
üretme
{i} producing

Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits. - İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.

He went to America for the purpose of learning a new method of producing crops. - Mahsulleri üretmek için yeni bir yöntem öğrenmek amacıyla Amerika'ya gitti.

üretme
production
seri olarak üretmek
to mass-produce
üretme
(Gıda) cultivation
buhar üretmek
steam
melez ırk üretmek
cross
seri olarak üretmek
mass-produce
çözüm üretmek
find a solution
çözüm üretmek
work out
çözüm üretmek
solve
önceden üretmek
prefabricate
üre
(Denizbilim) urine
üretme
effecting
üretme
(Arılık) rear
üretme
(Tıp) genesis
üretme
reproduction
üretme
(Dilbilim) generate

We have to generate new revenue. - Yeni gelir üretmek zorundayız.

Nuclear power is used to generate electricity. - Nükleer enerji elektrik üretmek için kullanılır.

üre
urea
üre
carbamide
üre
procreate
bahane üretmek
excuse to produce
üre
{f} breeding

This chemical will prevent germs from breeding. - Bu kimyasal mikropların üremesini engeller.

To the best of my knowledge, this chemical will prevent germs from breeding. - Bildiğim kadarıyla, bu kimyasal mikropların üremesini engelleyecek.

fazla üretmek
overproduce
gereğinden fazla üretmek
overproduce
ham maddeden üretmek
create from raw material
ham maddeden üretmek
create from raw stuff
melez üretmek
hybridize
polarizasyon üretmek
polarize
saat üretmek
watchmaking
saat üretmek
watchmake
sarkom üretmek
(Tıp) sarcomagenic
talebi aşan miktarda üretmek
overproduce
yasadışı alkol üretmek
moonshine
yeni fikirler üretmek için toplanma
brainstorming
çok büyük miktarda üretmek
overproduce
üre
ureal
üre
{f} manufacturing

They are manufacturing TV sets in this factory. - Onlar bu fabrikada TV setleri üretiyorlar.

We are planning changes to the manufacturing process. - Biz üretim sürecinde değişiklikler planlıyoruz.

üretme
breeding
üretme
working
üretme
culture
üretme
generation, breeding
üretme
procreation
üretme
fabrication
üretmek