üretme

listen to the pronunciation of üretme
Türkçe - İngilizce
generation
producing

He went to America for the purpose of learning a new method of producing crops. - Mahsulleri üretmek için yeni bir yöntem öğrenmek amacıyla Amerika'ya gitti.

Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits. - İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.

production
breeding
working
culture
generation, breeding
procreation
fabrication
(Gıda) cultivation
effecting
(Arılık) rear
(Tıp) genesis
reproduction
(Dilbilim) generate

Nuclear power is used to generate electricity. - Nükleer enerji elektrik üretmek için kullanılır.

We have to generate new revenue. - Yeni gelir üretmek zorundayız.

üretmek
{f} generate

Nuclear power plants rely upon the fission of uranium to generate heat. - Nükleer enerji santralleri, ısı üretmek için uranyum fizyonuna dayanır.

We have to generate new revenue. - Yeni gelir üretmek zorundayız.

üretmek
produce

The trend is always to produce more products using fewer employees. - Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.

As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions. - Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.

üretme yordamı
generating routine
üretme çiftliği
hatchery
üretme çiftliği
nursery
üretmek
{f} breed
üretmek
{f} manufacture

This company manufactures computer chips. - Bu şirket bilgisayar çipleri üretmektedir.

This factory manufactures automobile parts. - Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.

üretmek
to produce, to generate, to breed, to propagate, to put sth out, to bring sth out, to turn sth out
üre
(Denizbilim) urine
üretmek
reproduce

Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents? - The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?

üretmek
produced
üretmek
(Ticaret) output
üretmek
bring out
üretmek
generating
üretmek
come up with
üretmek
put something out
üretmek
turn something out
üretmek
raise
üretmek
spawn
üretmek
bring something out
üretmek
turn out
üre
urea
üre
carbamide
üre
procreate
üretmek
{f} grow
üretmek
churn out
üre
{f} breeding

This chemical will prevent germs from breeding. - Bu kimyasal mikropların üremesini engeller.

To the best of my knowledge, this chemical will prevent germs from breeding. - Bildiğim kadarıyla, bu kimyasal mikropların üremesini engelleyecek.

adres üretme
address generation
alet üretme
toolmaking
balık üretme havuzu
nursery
balık üretme istasyonu
hatchery
balık üretme yeri
hatchery
beton üretme
concrete production
beton üretme
concrete fabrication
dolgu üretme
(Bilgisayar) generate fill
hayvan üretme çiftliği
ranch
mum üretme
ceriferous
çözüm üretme
generating solutions
çözüm üretme
producing solutions
üre
ureal
üre
{f} manufacturing

The manufacturing process has been streamlined. - Üretim süreci geliştirildi.

We are planning changes to the manufacturing process. - Biz üretim sürecinde değişiklikler planlıyoruz.

üretmek
procreate
üretmek
to produce

To produce a good book, the eraser is often more important than the pencil. - İyi bir kitap üretmek için, silgi kalemden genellikle daha önemlidir.

As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions. - Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.

üretmek
incubate

You will have to incubate the eggs artificially. - Yumurtaları yapay olarak üretmek zorunda olacaksın.

üretmek
procure
üretmek
put out
üretmek
fabricate
üretmek
propagate
üretmek
(Tekstil) achieve
üretme