I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
The firm is known for its high-quality products.
- Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
We grow a variety of crops.
- Biz çeşitli ürünler yetiştirdik.
The rice crop is already in.
- Pirinç ürünü zaten hasat edildi.
Handmade goods are very expensive nowadays.
- Bugünlerde el yapısı ürünler çok pahalı.
Mass production reduced the price of many goods.
- Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
- Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.
Mass production reduced the price of many goods.
- Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
Keep this product out of children's reach.
- Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.
All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
- Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
You boycotted merchandise from that country.
- Sen o ülkenin ürünlerini boykot ettin.
Mass production reduced the price of many goods.
- Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
The company produces soy sauce and other food products.
- Şirket soya sosu ve diğer gıda ürünlerini üretiyor.
82% - more than four-fifths - of the island's exports is agricultural produce.
- Ada ihracatının %82'si, beşte dörtten fazlası, tarımsal ürünlerdir.
The shop sells articles of all kinds.
- Dükkan her türde ürünler satar.
You can't find this article everywhere.
- Bu ürünü her yerde bulamazsın.
This is the fruit of your imagination.
- Bu hayal gücünün ürünüdür.
Thanks to the nice weather, we were able to harvest all of the crops in a day.
- Güzel hava sayesinde, tüm ürünleri bir gün içinde hasat edebildik.
The spell of drought did severe damage to the harvest.
- Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
These lands yield little.
- Bu topraklar az ürün verir.
The atomic bomb is the offspring of 20th century physics.
- Atom bombası, 20. yüzyılın fizik ürünüdür.
Books are the offspring of one's mind.
- Kitaplar birinin aklının ürünleridir.
Memleketimizin başta gelen mahsulü pirinçtir.
- Ülkemizin başlıca ürünü pirinçtir.
Yağmurlar mahsulü harap etti.
- Yağmurlar ürünü harap etti.