ürününün

listen to the pronunciation of ürününün
Türkçe - İngilizce
in conformity
ürün
product

The firm is known for its high-quality products. - Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.

Products with GMO are dangerous to human life. - GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

ürün
{i} crop

The main crop of Japan is rice. - Japonyanın temel ürünü pirinçtir.

The rice crop is already in. - Pirinç ürünü zaten hasat edildi.

ürün
(Ticaret) outcome
ürün
goods

Mass production reduced the price of many goods. - Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.

Handmade goods are very expensive nowadays. - Bugünlerde el yapısı ürünler çok pahalı.

ürün
produce, product; crop, harvest, yield; work; result
ürün
(Politika, Siyaset) good

Mass production reduced the price of many goods. - Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.

The shop carried leather goods. - Dükkân deri ürünler getirdi.

ürün
{i} child

Keep this product out of children's reach. - Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.

ürün
bearing
ürün
thruput
ürün
commodity
ürün
work

All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental. - Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.

ürün
merchandise

You boycotted merchandise from that country. - Sen o ülkenin ürünlerini boykot ettin.

ürün
result
ürün
production

Mass production reduced the price of many goods. - Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.

ürün
produce

The trend is always to produce more products using fewer employees. - Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.

Fresh produce is sold at an open-air market. - Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.

ürün
output
ürün
emblements
ürün
turnout
ürün
(Tekstil) article

There is a good market for these articles. - Bu ürünler için, iyi bir pazar var.

This shop sells articles of all kinds. - Bu dükkan her türde ürün satar.

ürün
fruit

This is the fruit of your imagination. - Bu hayal gücünün ürünüdür.

ürün
harvest

The spell of drought did severe damage to the harvest. - Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.

Thanks to the nice weather, we were able to harvest all of the crops in a day. - Güzel hava sayesinde, tüm ürünleri bir gün içinde hasat edebildik.

ürün
graduate
ürün
yield

These lands yield little. - Bu topraklar az ürün verir.

ürün
offspring

Books are the offspring of one's mind. - Kitaplar birinin aklının ürünleridir.

The atomic bomb is the offspring of 20th century physics. - Atom bombası, 20. yüzyılın fizik ürünüdür.

ürün
result, product
ürün
end product
ürün
product; produce, crop, yield
ürün
growth
ürün
progeny
ürün
turnoff
ürün
work (of art)
ürün
futures
Türkçe - Türkçe