ülkeler

listen to the pronunciation of ülkeler
Türkçe - İngilizce
lands

The pilgrims brought gifts from distant lands. - Hacılar uzak ülkelerden hediyeler getirdiler.

countries

In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend. - Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.

These flowers grow in warm countries. - Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.

ülke
country

Holland is a small country. - Hollanda küçük bir ülkedir.

Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it. - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

ülkeler arasında huzur
detente
ülkeler grubu
(Hukuk) states group
etrafı başka devlet ya da devletlerle çevrili ülkeler
(Hukuk) enclaves
ülke
{i} land

America is a land of immigrants. - Amerika bir göçmenler ülkesidir.

This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it. - Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.

aday ülkeler
(Politika, Siyaset,Ticaret) candidate countries
en az gelişmiş ülkeler
(Ticaret) least developed countries
ingilizce konuşulan ülkeler
(Politika, Siyaset) english-speaking countries
taraf ülkeler
contracting parties
ülke
nation

Many nations had signed the treaty in 1997 in Kyoto, Japan. - Birçok ülke Kyoto, Japonya'da 1997 yılında antlaşma imzaladı.

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

ülke
(Bilgisayar) country/region
ülke
region

The workers of the northern countries have paid a high price for the displacement of production in the southern regions. - Kuzey ülkelerinin işçilerine güney bölgelerindeki üretimi değiştirmesi için yüksek bir bedel ödedik.

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

ülke
state

Vatican City with its 0.44 km² is the world's smallest state. - 0.44 km²'lik Vatikan, dünyanın en küçük ülkesidir.

That country broke off diplomatic relations with the United States. - O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.

ülke
(Bilgisayar) st
ülke
home

Tell me what's happening back home. - Bana ülkemde ne olduğunu söyle.

This billionaire has 5 homes in 4 different countries. - Bu milyarderin 4 farklı ülkede 5 evi var.

üye ülkeler
(Politika, Siyaset) member states
ülke
{i} territory

The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao. - Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.

ülke
realm

The king's realm was terrorized by a dragon. - Kralın ülkesi bir ejderha tarafından terörize edildi.

denizaşırı ülkeler
(Ticaret) overseas countries
ülke
the country

The defeated army retreated from the country. - Yenilmiş ordu ülkeden geri çekildi.

While the civil war went on, the country was in a state of anarchy. - İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.

Avrupa Komisyonu'na üye olan ülkeler
(Hukuk) EC member states
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü
(Hukuk) Organization of Petroleum Exporting Countries (OPEC)
aday ülkeler
(Hukuk) applicant countries, candidate countries
birleşmiş ülkeler
(Hukuk) associated countries
deniz aşırı ülkeler
(Hukuk) overseas countries
dış ülkeler
foreign parts
hiçbir devletin egemenliği altına girmemiş ülkeler
(Hukuk) territorium nullius
hiçbir devletin egemenliğinde olmayan ülkeler
(Hukuk) no-state's lands
imzalayan ülkeler
(Hukuk) signatory countries
ingilizce konuşan ülkeler
english speaking countries
münferit ülkeler
(Hukuk) individual countries
ortak üye ülkeler
(Politika, Siyaset) associated countries
pazara yönelik ülkeler
(Ticaret) market oriented nations
ticareti devlet eliyle yürüten ülkeler
(Hukuk) state-trading countries
uluslar arası statüye konulmuş ülkeler
(Hukuk) internationalised territories
vesayet altında ülkeler
(Hukuk) trust territories, territories under trusteeship
özerk olmayan ülkeler
(Hukuk) non self-governing territories
ülke
country; domain
ülke
soil
ülke
clime
ülke
country (a political state)
ülke
(Hukuk) country, territory
ülke
domain

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain. - Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

ülke
bourne
ülke
amiability
üçüncü ülkeler
(Hukuk) third countries
Türkçe - Türkçe
memalik
ülkeler arası
Değişik ülkeler arasında oluşan durum
ülkeler coğrafyası
Yeryüzündeki değişik yerlerin olaylarıyla coğrafya arasındaki ilintiyi araştıran ve coğrafyanın en geniş kolunu oluşturan bilim dalı
bağlantısız ülkeler
Bağlantısızlık siyaseti izleyen ülkeler, bloksuz ülkeler
Ülke
diyar
Ülke
toprak
ülke
Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket: "Artık vatan toprağı, Rumeli'deki hudutlarından Anadolu'daki hudutlarına kadar yekpare bir ülke olmuştur."- Y. K. Beyatlı
ülke
Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge
ülke
Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket
ülke
Devlet
ülke
Herhangi bir özelliği yönünden düşünülen bölge: "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum."- H. Taner
ülke
Devlet: "Vicdan hürriyetine riayet eden tek ülke Osmanlı İmparatorluğu idi."- F. R. Atay
ülkeler