I got this CD player for free.
- Ben bu CD çaları ücretsiz aldım.
The admission costs six euros but on Sundays it's free.
- Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.
Would you be willing to send me a sample free of charge?
- Bana ücretsiz bir numune gönderir misiniz?
This booklet is free of charge.
- Bu kitapçık ücretsizdir.
Most of the people working here are unpaid volunteers.
- Burada çalışan insanların çoğu, ücretsiz gönüllülerdir.
Tom and Mary are unpaid volunteers.
- Tom ve Mary ücretsiz gönüllülerdir.
You can't get anything for nothing.
- Ücretsiz bir şey alamazsın.
You can have this watch for nothing.
- Bu saati ücretsiz alabilirsin.
First class plane flights come with complimentary alcohol.
- Birinci sınıf uçak bileti ücretsiz alkol ile birlikte gelir.
The drinks are complimentary.
- İçecekler ücretsizdir.
The price doesn't include consumption tax.
- Ücrete tüketim vergisi dahil değil.
The food at this restaurant is not good, the prices expensive, and the service lousy. In short, don't go to this restaurant.
- Bu restorandaki yemek iyi değil, ücretler pahalı ve servis berbat. Kısaca bu restorana gitme.
The lawyer's fee was very high.
- Avukatın ücreti çok yüksekti.
The net-cafes here cater to students; fees start at around a pound an hour.
- Buradaki net-kafeler öğrencilere yiyecek ve içecek sağlamaktadır; ücretler yaklaşık saati bir pounddan başlamaktadır.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
- Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
The union won a 5% wage increase.
- Sendika, % 5 oranında ücret artışı kazandı.
What are the charges in this hotel?
- Bu otelde ücretler nedir?
Would you be willing to send me a sample free of charge?
- Bana ücretsiz bir numune gönderir misiniz?
The biggest concern is cost.
- En büyük kaygı ücret.
How much does it cost to get in?
- İçeri girmenin ücreti ne kadar?
Poor Japanese immigrants were willing to work for low pay.
- Fakir Japon göçmenler düşük ücretle çalışmaya istekliydiler.
You need to pay extra for the batteries.
- Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
Tickets are $30, parking is free and children under ten receive free admission.
- Biletler 30 dolar, park etmek ücretsiz ve on yaşın altındaki çocuklara ücretsiz giriş.
The manager advanced him two weeks' wages.
- Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
- Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
Show me a list of your rates, please.
- Bana ücretlerinin bir listesini göster, lütfen.
I have to pay high rates to the boarding.
- Pansiyona yüksek ücretler ödemek zorundayım.
The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
We've hired Tom to paint our garage.
- Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
- Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
- Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
What's the minimum salary in Australia?
- Avustralya'da asgari ücret nedir?
The workers pushed for a raise in salary.
- İşçiler ücret artışı istediler.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.