Linux is a free operating system; you should try it.
- Linux ücretsiz bir işletim sistemidir, denemelisiniz.
The admission costs six euros but on Sundays it's free.
- Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.
In this country, even universities are free of charge.
- Bu ülkede üniversiteler bile ücretsiz.
This booklet is free of charge.
- Bu kitapçık ücretsizdir.
He was sentenced to 200 hours of unpaid work.
- O, 200 saat ücretsiz çalışma cezasına çarptırıldı.
Tom and Mary are unpaid volunteers.
- Tom ve Mary ücretsiz gönüllülerdir.
You can't get anything for nothing.
- Ücretsiz bir şey alamazsın.
You can have this book for nothing.
- Bu kitabı ücretsiz alabilirsin.
First class plane flights come with complimentary alcohol.
- Birinci sınıf uçak bileti ücretsiz alkol ile birlikte gelir.
The drinks are complimentary.
- İçecekler ücretsizdir.
The price includes the postage charge.
- Fiyata posta ücreti dahildir.
What's the price of this umbrella?
- Bu şemsiyenin ücreti nedir?
You must pay the admission fee here.
- Buraya giriş ücreti ödemelisiniz.
The lawyer's fee was very high.
- Avukatın ücreti çok yüksekti.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
- Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
Tom's been working for minimum wage.
- Tom asgari ücret için çalışmaktadır.
I got the ticket free of charge.
- Bileti ücretsiz aldım.
What are the charges in this hotel?
- Bu otelde ücretler nedir?
The biggest concern is cost.
- En büyük kaygı ücret.
How much does it cost to get in?
- İçeri girmenin ücreti ne kadar?
You need to pay extra for the batteries.
- Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
Tickets are $30, parking is free and children under ten receive free admission.
- Biletler 30 dolar, park etmek ücretsiz ve on yaşın altındaki çocuklara ücretsiz giriş.
He promised to pay us high wages.
- Bize yüksek ücret ödemeye söz verdi.
The policemen demanded higher wages.
- Polisler daha yüksek ücretler talep ettiler.
Is there a special rate for this tour?
- Bu tur için özel bir ücret var mı?
I have to pay high rates to the boarding.
- Pansiyona yüksek ücretler ödemek zorundayım.
The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
We've hired Tom to paint our garage.
- Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
- Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
- Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
What's the minimum salary in Russia?
- Rusya'da asgari ücret ne kadar?
What's the minimum salary in the Czech Republic?
- Çek Cumhuriyetinde asgari ücret nedir?
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.