I took a paid day off yesterday.
- Dün bir gün ücretli izin aldım.
He is a highly paid man.
- O yüksek ücretli bir adamdır.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
Each employee is entitled to a two week paid vacation per year.
- Her çalışan, yılda iki haftalık ücretli bir tatil yapma hakkına sahiptir.
The food at this restaurant is not good, the prices expensive, and the service lousy. In short, don't go to this restaurant.
- Bu restorandaki yemek iyi değil, ücretler pahalı ve servis berbat. Kısaca bu restorana gitme.
The price doesn't include consumption tax.
- Ücrete tüketim vergisi dahil değil.
There is no admission fee for children under five.
- 5 yaş altı çocuklar için giriş ücreti yoktur.
The lawyer's fee was very high.
- Avukatın ücreti çok yüksekti.
The union won a 5% wage increase.
- Sendika, % 5 oranında ücret artışı kazandı.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
- Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
I got the ticket free of charge.
- Bileti ücretsiz aldım.
Are the tip and service charge included?
- Bahşiş ve servis ücreti dahil mi?
The cost of the air fare is higher than of the rail fare.
- Uçak bileti ücretinin tutarı tren bileti ücretinden daha yüksek.
The biggest concern is cost.
- En büyük kaygı ücret.
Poor Japanese immigrants were willing to work for low pay.
- Fakir Japon göçmenler düşük ücretle çalışmaya istekliydiler.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
The policemen demanded higher wages.
- Polisler daha yüksek ücretler talep ettiler.
One-fifth of my wages go to taxes.
- Ücretlerimin beşte biri vergilere gidiyor.
What's your hourly rate?
- Senin saat ücretin nedir?
Show me a list of your rates, please.
- Bana ücretlerinin bir listesini göster, lütfen.
The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
We've hired Tom to paint our garage.
- Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
- Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
- Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
What's the minimum salary in Russia?
- Rusya'da asgari ücret ne kadar?
What's the minimum salary in Australia?
- Avustralya'da asgari ücret nedir?
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.