ücret teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- price
What's the price of this umbrella?
- Bu şemsiyenin ücreti nedir?
The price doesn't include consumption tax.
- Ücrete tüketim vergisi dahil değil.
- charge
I got the ticket free of charge.
- Bileti ücretsiz aldım.
Are the tip and service charge included?
- Bahşiş ve servis ücreti dahil mi?
- wage
The union was modest in its wage demands.
- Sendika ücret taleplerinde mütevazı idi.
Tom's been working for minimum wage.
- Tom asgari ücret için çalışmaktadır.
- fee
There is no admission fee for children under five.
- 5 yaş altı çocuklar için giriş ücreti yoktur.
The lawyer's fee was very high.
- Avukatın ücreti çok yüksekti.
- cost
The admission costs six euros but on Sundays it's free.
- Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.
The biggest concern is cost.
- En büyük kaygı ücret.
- pay
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
How much is your hourly pay?
- Saatlik ücretin ne kadar?
- wages
The policemen demanded higher wages.
- Polisler daha yüksek ücretler talep ettiler.
He promised to pay us high wages.
- Bize yüksek ücret ödemeye söz verdi.
- payment
The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
- wages, pay, payment, screw; fee; cost, price
- dock
- tollage
- remunerate
- paying
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
- Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
- money
I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
- Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
- (Ticaret) term
- (Latin) tributum
- earning
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
- (Ticaret) labor union
- emoluments
- remuneration
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
- wage rate
- (Hukuk) charge, earnings, remuneration, wage
- rate
Is there a special rate for this tour?
- Bu tur için özel bir ücret var mı?
I have to pay high rates to the boarding.
- Pansiyona yüksek ücretler ödemek zorundayım.
- hire
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
We've hired Tom to paint our garage.
- Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.
- terms
- stipend
- charge (for a hotel room, a service)
- honorarium
- salary
What's the minimum salary in Italy?
- İtalya'da asgari ücret nedir?
What's the minimum salary in the Czech Republic?
- Çek Cumhuriyetinde asgari ücret nedir?
- earnings
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
- dues
Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.
- fee, remuneration; wage; salary
- emolument
- consideration
- charged in
- ücret farkı
- price gap
- ücret farkı
- differential
- ücret gideri
- (Ticaret) wage bill
- ücret makbuzu
- (Ticaret) pay slip
- ücret oranı
- (Ticaret) pay rate
- ücret yapısı
- (Ticaret) wage structure
- ücret yoğun
- (Ticaret) wage intensive
- ücret zarfı
- (Ticaret) wage packet
- ücret ödeme
- payoff
- ücret ödemek
- pay fee
- ücret ödemek
- pay
- ücret yönetimi
- Compensation management
- ücret anlaşması
- wage agreement
- ücret artışı
- wage rise
- ücret artışı
- wage claim
- ücret artışı
- (Ticaret) increase in pay
- ücret artışı
- (Ticaret) pay increase
- ücret artışı
- (Ticaret) pay growth
- ücret azalışı
- (Ticaret) pay recrease
- ücret baremi
- (Ticaret) scale of fees
- ücret bordrosu
- (Ticaret) wage payroll
- ücret bordrosu
- (Ticaret) wages sheet
- ücret bordrosu
- (Ticaret) pay bill
- ücret bordrosu
- payroll
- ücret cetveli
- (Ticaret) scale of wages
- ücret cetveli
- wage scale
- ücret dondurulması
- wage freeze
- ücret düzeyi
- wage level
- ücret farkları
- (Ticaret) wage differences
- ücret farklılıkları
- differential wage
- ücret fiyat enflasyon sarmalı
- wage price spiral
- ücret fonu
- (Ticaret) wage-fund theory
- ücret fonu
- wage fund
- ücret gişesi
- tolbooth
- ücret grubu
- (Ticaret) wage bracket
- ücret haddi
- (Ticaret) wage rate
- ücret indirimi
- (Ticaret) reduction in wages
- ücret kaybı
- (Ticaret) loss of pay
- ücret konseyi
- wage council
- ücret maliyeti
- wage cost
- ücret malları
- (Ticaret) wage goods
- ücret oranı
- wage rate
- ücret paketi
- wage packet
- ücret planı
- (Ticaret) pay plan
- ücret primi
- (Ticaret) wage dividend
- ücret rayici
- (Ticaret) rate of wages
- ücret tablosu
- (Kanun) rate schedule
- ücret takvimi
- wage schedule
- ücret tarifenizi gösterin lütfen
- Show me a list of your rates please
- ücret tarifesi
- wage scale
- ücret tavanı
- (Ticaret) pay ceiling
- ücret tevkifi
- (Kanun) deduction from wage
- ücret tevkifi
- (Kanun) deduction from wale
- ücret uçurumu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) wage gap
- ücret vergisi
- (Ticaret) wage tax
- ücret zammı
- (Ticaret) rise in wages
- asgari ücret
- minimum wages
- asgari ücret
- subsistence level
- aylık ücret
- monthly wages
- dolgun (ücret)
- high
- ek ücret
- extra charge
- ek ücret
- additional charge
- ele geçen ücret
- (Ticaret) take-home pay
- esas ücret
- (Askeri) fundamental wage
- gerçek ücret
- (Ticaret) real wage
- gerçek ücret
- (Ticaret) real wages
- götürü ücret
- (Bilgisayar,Ticaret) flat rate
- götürü ücret
- (İnşaat,Ticaret) lump-sum fee
- gündelik ücret
- daily wage
- haftalık ücret
- weekly wages
- maaş ve ücret
- (Ticaret) wage and salary
- minimum ücret
- (Ticaret) minimum wage
- net ücret
- (Ticaret) take-home pay
- ortalama ücret
- (Ticaret) average wage
- parasal ücret
- (Ticaret) money wage
- safi ücret
- (Ticaret) take-home pay
- temel ücret
- (Kanun,Ticaret) base pay
- temel ücret
- (Ticaret) fundemental wage
- yıllık ücret
- (Ticaret) annual fee
- ücretler
- fees
They announced an increase in tuition fees.
- Öğrenim ücretlerindeki bir artışı duyurdular.
Fees are about to go up.
- Ücretler yükselmek üzere.
- belirli bir ücret karşılığı
- for a certain fee
- adil ücret
- (Ticaret) fair wages
- akort ücret
- piece rate
- alıkonan ücret
- (Ticaret) hold back pay
- asgari ücret
- minimum wage
Everyone working for us earns more than the minimum wage.
- Bizim için çalışan herkes asgari ücretten daha fazla kazanır.
It's hard to get by on minimum wage.
- Asgari ücretle geçinmek zordur.
- asgari ücret
- (Hukuk) basepay
- avans olarak verilen ücret
- (Ticaret) advance wages
- ayni ücret
- wage in kind
- azami ücret
- maximum wage
- dolgun ücret
- high salary
- ek ücret
- (Hukuk) premium
- ekstra ücret
- extra fee
- ekstra ücret var mı
- Any extra fee
- eşit ücret
- (Ticaret) equal pay
- eşit ücret
- equal renumeration
- fiilen ödenen ücret
- (Ticaret) actual wage
- geçinmeye yetecek ücret
- living wage
Some workers don't even earn a living wage.
- Bazı işçiler geçinmeye yetecek ücret bile kazanmıyor.
- götürü ücret
- task wages
- götürü ücret
- lot wages, job wages
- gündelik ücret
- daily wage, daily fee
- günlük ücret
- per diem
- günlük ücret
- daily wages
- günlük ücret
- (Ticaret) earning full time
- hizmet karşılığı ödenen ücret
- honorarium
- libre başına alman ücret
- (Ticaret) poundage
- libre başına ücret
- poundage
- maksimum ücret
- maximum wage
- maksimum ücret
- (Ticaret) cap fee
- mesleki ücret oranları
- (Ticaret) craft rates
- mil hesabı ile ücret
- milage
- mil hesabı ücret
- mileage
- müşterek ücret
- (Ticaret) joint rate
- normal ücret
- (Ticaret) regular rate
- parça başı ücret
- basic wage
- parça başı ücret yöntemi
- piece rate
- reel ücret işsizliği
- (Ticaret) real wage unemployment
- saat başına ücret
- hourly rate
- saatlik ücret
- (Ticaret) hour rate
- sabit ücret
- (Ticaret) fixed fee
- tam ücret
- (Ticaret) full pay
- tam ücret
- (Ticaret) full fare
- temel ücret
- base salary
- temel ücret
- basic salary
- temel ücret
- basic wage
- valizim için ücret ne kadar
- Do I have to pay extra for my baggage
- vardiya ücret farkı
- (Ticaret) shift differential
- yüksek ücret
- (Ticaret) high pay
- çok az ücret
- pittance
- çok düşük ücret
- pittance
He works for a mere pittance.
- Çok düşük ücretle çalışır.
- çıplak ücret
- net salary
- çıplak ücret
- net fee
- üç aylık ücret
- (Ticaret) quarterly salary