(for emphasis): The children did this themselves.
(for emphasis): They are going to try climbing Mount Everest themselves.
He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator.
- Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.
Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
- Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.
His self-denial is admirable.
- Onun özverisi takdire değer.
The essence of liberty is mathematics.
- Özgürlüğün özü matematiktir.
Loving is the essence of life.
- Sevmek yaşamın özüdür.
Railway workers have their own particular terminology.
- Demiryolu işçilerinin kendi özel terminolojileri var.
He doesn't have a mind of his own.
- Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
May I talk with you in private about the matter?
- Konu hakkında sizinle özel olarak konuşabilir miyim?
May I talk with you in private about the matter?
- Konu hakkında seninle özel olarak konuşabilir miyim?
I apologized to the whole team.
- Bütün takım için özür diledim.
I spent the whole week alone, and I longed for conversation.
- Ben bütün haftayı yalnız geçirdim ve ben konuşmayı özledim.
My failure did not weaken my self-confidence.
- Hatam, özgüvenimi zayıflatmadı.
Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
- Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
He doesn't have a mind of his own.
- Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
Freedom is a state of mind.
- Özgürlük aklın bir halidir.
Individual freedom is the soul of democracy.
- Bireysel özgürlük, demokrasinin ruhudur.
If I borrow the money, I feel like I'll lose my autonomy.
- Ödünç para alırsam özerkliğimi kaybedeceğim gibi hissediyorum.
The private colleges and universities of the United States are autonomous.
- ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir.
A free press is essential for democracy.
- Özgür bir basın demokrasi için gereklidir.
I feel amazing thanks to Tom's special orange juice.
- Tom'un özel portakal suyu sayesinde harika hissediyorum.
This country is founded upon the principles of freedom, equality and fraternity.
- Bu ülke, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri üzerine kurulmuş.
A good biography is interesting and instructive.
- İyi bir özgeçmiş, ilgi çekici ve öğreticidir.
Those green suits are special suits for reducing the risk of biological contamination.
- Bu yeşil takım elbiseler, biyolojik kirlenme riskini azaltmak için özel takım elbiselerdir.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
I have a free spirit.
- Özgür ruhlu birisiyim.
Add the vanilla extract.
- Vanilya özütünü ekleyin.
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
- Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
In reality, the explanation is a bit more complicated than this, but you get the gist.
- Açıklama gerçekte bundan biraz daha karmaşık, ama sen özü anladın.
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
Do you like sports? Yes, I especially like baseball.
- Spordan hoşlanır mısın? Evet, özellikle beyzboldan hoşlanırım.
I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
- Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
Full religious freedom is assured to all people.
- Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
Tom's summaries are always full of misprints.
- Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.
Was Nazism peculiar to Germany?
- Nazizm Almanya'ya mı özgüydü?
Interest in German is growing, particularly in China, India and Brazil.
- Almanca'ya ilgi büyüyor, özellikle Çinde, Hindistan'da ve Brezilya'da.
Hindus don't eat meat, in particular beef, and they are mainly vegetarian in order to respect the animals' lives.
- Hindular et, özellikle sığır eti yemezler, onlar hayvanların yaşamlarına saygı duymak için temel olarak vejetaryendirler,
Tom has a craving for chocolate ice cream.
- Tom'un çikolatalı dondurmaya bir özlemi vardı.
Could you explain all the safety features to me once again?
- Bana bir kez daha tüm güvenlik özelliklerini açıklayabilir misin?
I'll summarize it all.
- Onun hepsini özetleyeceğim.
I have read the article and now I am writing a summary.
- Ben yazıyı okudum ve şimdi bir özet yazıyorum.