özgürlük

listen to the pronunciation of özgürlük
Türkçe - İngilizce
liberty

They fought for their liberty. - Onlar özgürlükleri için savaştılar.

We must respect individual liberty. - Bireysel özgürlüklere saygılı olmalıyız.

(Hukuk) freedom

The greatest happiness lies in freedom. - En büyük mutluluk, özgürlükte yatar.

Is freedom a place or an idea? - Özgürlük bir yer ya da bir fikir midir?

independence
freedom, liberty, latitude hürriyet, serbesti
freedom, liberty
latitude
emancipation
permissiveness
lib

He's had a liberal upbringing. - O, özgürlükçü bir terbiye aldı.

Take a liberal view of young people. - Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.

özgür
free

Everyone is free to contribute. - Herkes katkıda bulunmakta özgürdür.

Everyone is free to contribute. - Herkes iştirâk etmekte özgürdür.

özgürlük heykeli
Statue of Liberty: A large monumental statue symbolizing liberty on Liberty Island in New York Bay
özgürlük alanı
(Hukuk) area of freedom
özgürlük savaşçısı
freedom fighter
özgür
{s} independent

She's a smart and independent girl. - O, akıllı ve özgür bir kız.

I want to be more independent. - Ben daha özgür olmak istiyorum.

bireysel özgürlük
(Politika, Siyaset) individual freedom
cinsel özgürlük
sexual freedom
dini özgürlük
religious freedom
pozitif özgürlük
(Politika, Siyaset) positive freedom
özgür
(deyim) fancy free
özgür
liberal

Senator Kerry was considered a liberal. - Senatör Kerry bir özgürlükçü olarak kabul edildi.

He's had a liberal upbringing. - O, özgürlükçü bir terbiye aldı.

özgür
(deyim) scot free
özgür
footloose
özgür
at liberty

Are you at liberty to talk? - Konuşmaya özgür müsün?

I'm not at liberty to discuss it. - Bunu tartışmak için özgür değilim.

ekonomik özgürlük
economic freedom
özgür
freebsd
özgür
emancipated
özgürlük heykeli
the statue of liberty
özgürlükler
freedoms

They hate your freedoms. - Onlar özgürlüklerinden nefret ediyorlar.

Our freedoms are being limited. - Özgürlüklerimiz sınırlanıyor.

Kişisel özgürlük yasası
Magna Carta
akademik özgürlük
academic freedom
siyasi özgürlük
political liberty
sonsuz özgürlük
(deyim) a free hand
Özgür
(isim) Free, independent
özgür
free; liberated serbest, hür
özgür
latitudinarian
özgür
at large
özgür
unfettered
özgür
exempt
özgür
liberty

Lincoln granted liberty to slaves. - Lincoln kölelere özgürlük verdi.

We must respect individual liberty. - Bireysel özgürlüklere saygılı olmalıyız.

özgür
rakish
Türkçe - Türkçe
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî: "... her çeşit baskı, sanatın özgürlüğünü yok eder."- Y. N. Nayır
Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet
hürriyet
Özgür
hür
özgür
Toplumsal baskılara, özellikle görgü kurallarına boyun eğmeyen, tavır ve davranışlarında serbest olan
özgür
Yönetim bakımından yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, başka bir yönetime bağlı olmayan, bağımsız, hür (ulus, ülke)
özgür
Siyasi bir güç tarafından denetlenmeyen, engellenmeyen
özgür
Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan
özgür
Yönetim bakımından yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, başka bir yönetime bağlı olmayan, bağımsız, hür
özgür
Başkasının kölesi olmayan, hür
özgür
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür: "Muallim Naci'den önceki çevirmenler de çok özgür bir çeviriden yanadırlar."- S. Birsel
özgür
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür
özgür
Tutuklu olmayan, hür
İngilizce - Türkçe

özgürlük teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

özgürlük heykeli
statue of Liberty