özgürlüğü teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- (Sosyoloji, Toplumbilim) freedom of movement
- The right of a citizen to travel within a state, and to leave and return to that state
- özgür
- free
Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
- Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- düşünce özgürlüğü
- freedom of thought
- özgür
- {s} independent
When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
- Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
She's a smart and independent girl.
- O, akıllı ve özgür bir kız.
- konuşma özgürlüğü
- free speech
You have the right to free speech, but not the right to slander.
- Serbest konuşma özgürlüğün var ama iftira etme hakkın yok.
- düşünce özgürlüğü
- breadth
- bilgi edinme özgürlüğü
- (Politika, Siyaset) freedom of information
- özgür
- (deyim) fancy free
- özgür
- liberal
Senator Kerry was considered a liberal.
- Senatör Kerry bir özgürlükçü olarak kabul edildi.
He's had a liberal upbringing.
- O, özgürlükçü bir terbiye aldı.
- özgür
- (deyim) scot free
- özgür
- footloose
- özgür
- at liberty
Are you at liberty to talk?
- Konuşmaya özgür müsün?
You are at liberty to state your own views.
- Kendi görüşlerinizi ifade etmekte özgürsünüz.
- basın özgürlüğü
- freedom of the press
- haber alma özgürlüğü
- Freedom of information
- özgür
- freebsd
- özgür
- emancipated
- Bilgi Özgürlüğü Yasası
- (Askeri) Freedom of Information Act
- basın ve yayın özgürlüğü
- liberty of the press
- dernek özgürlüğü
- (Hukuk) freedom of association
- din özgürlüğü
- (Hukuk) freedom of religion
- din özgürlüğü
- (Kanun) liberty of conscience
- düşün özgürlüğü
- freedom of thought
- düşünce özgürlüğü
- catholicity
- hareket özgürlüğü
- free swing
- hareket özgürlüğü
- freedom of movement
- hareket özgürlüğü
- rope
- hareket özgürlüğü
- free hand
- hizmet sağlama özgürlüğü
- (Hukuk) freedom to provide services
- ifade özgürlüğü
- (Hukuk) freedom of expression
- irade ve seçme özgürlüğü
- (Politika, Siyaset) liberium arbitrium
- irade özgürlüğü
- freedom of will
- işçilerin dolaşım özgürlüğü/serbestisi
- (Hukuk) freedom of movement for workers
- konuşma özgürlüğü vermek
- unmuzzle
- seyahat özgürlüğü
- (Hukuk) freedom of travel
- sınırsız hareket özgürlüğü vermek
- give smb a free hand
- vicdan özgürlüğü
- (Hukuk) freedom of conscience
- yapma özgürlüğü
- faculty
- Özgür
- (isim) Free, independent
- özgür
- free; liberated serbest, hür
- özgür
- latitudinarian
- özgür
- at large
- özgür
- unfettered
- özgür
- exempt
- özgür
- liberty
The essence of liberty is mathematics.
- Özgürlüğün özü matematiktir.
Lincoln granted liberty to slaves.
- Lincoln kölelere özgürlük verdi.
- özgür
- rakish
- öğretim özgürlüğü
- academic freedom