özenli

listen to the pronunciation of özenli
Türkçe - İngilizce
attentive

I think Tom is attentive. - Tom'un özenli olduğunu düşünüyorum.

Tom asked me to be more attentive. - Tom benim daha özenli olmamı istedi.

scrupulous
painstaking
painstaking, very careful
assiduous
jealous
careful

Choose a present carefully. - Bir hediyeyi özenli biçimde seç.

regardful
painstaking, careful, attentive
thoughtful

Please take your rubbish with you and dispose of it thoughtfully. - Lütfen çöpünü yanına al ve onu özenli bir şekilde at.

heedful
elaborate

She made elaborate preparations for the party. - Parti için özenli hazırlıklar yaptı.

meticulous
conscientious
rigorous
punctilious
özen
attention

Pay attention to what you're doing. - Yaptığın şeye özen göster.

özen
care

She always takes care of her children. - Her zaman çocuklarına özen gösterir.

I gave my carefully prepared speech. - Özenle hazırladığım konuşmamı yaptım.

özen
heed
özen
caution
özen
rigor
özen
punctilio
özen
solicitude
özen
carefulness
Özen
(isim) Care, carefulness, attention
özen
assiduity
özen
care, attention, pains itina, ihtimam
özen
pains

He did his work painstakingly. - O, işini özenle yaptı.

özen
application
özen
elaboration
özen
jealousy
özen
thought

Please take your rubbish with you and dispose of it thoughtfully. - Lütfen çöpünü yanına al ve onu özenli bir şekilde at.

özen
painstaking

He did his work painstakingly. - O, işini özenle yaptı.

Türkçe - Türkçe
Özen gösterilerek yapılan (iş), itinalı
Özen gösterilerek yapılan (iş), itinalı. Özenle çalışan (kimse)
Özenle çalışan (kimse)
itinalı
özen
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam: "Yenisini onlar özenle bileğime geçirdiler."- H. Taner
özen
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam
özenli