özel

listen to the pronunciation of özel
Türkçe - İngilizce
specific

The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner. - Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.

Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut. - O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti.

exclusive

This bookstore deals exclusively in old and rare books. - Bu kitapçı özellikle eski ve nadir kitaplarla ilgileniyor.

This is a very exclusive club. - Bu çok özel bir kulüp.

especial

We want Kylie Minogue to come to Turkey, especially Gaziantep. - Kylie Minogue'nun Türkiye'ye, özellikle Gaziantep'e gelmesini istiyoruz.

Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games. - Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.

particular

Why did you choose that particular subject? - Bu özel konuyu neden seçtiniz?

Tom wasn't feeling particularly talkative. - Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.

confidential
personal

I don't know much about Tom's personal life. - Tom'un özel hayatı hakkında çok şey bilmiyorum.

They asked me to leave because they were going to have a personal talk. - Benden gitmemi istediler çünkü özel bir konuşma yapacaklardı.

private

Private detectives were hired to look into the strange case. - Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.

The press is interested in his private life. - Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.

special

Do you have any special reason why you want to go to America? - Amerika'ya gitmek için özel bir nedenin var mı?

The television show was interrupted by a special news report. - Özel haber nedeniyle televizyon programı kesildi.

special; exceptional
(Bilgisayar) custome
airs
one-off
magnify
(Latin) ad hominem
teteatete
special risk
privacy

Please respect my privacy. - Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.

esoterical
dedicated

The dedicated bike zone is most often at the rear of the train. - Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arkasındadır.

Tom is a dedicated teacher. - Tom özel bir öğretmendir.

private; personal; special; particular; specific; distinctive
very

You handled that particular situation very well. - O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin.

She wants something very special for her birthday. - Doğum günü için çok özel bir şey istiyor.

distinctive

Japan has many distinctive traits. - Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır.

The Japanese language has many distinctive characteristics. - Japon dilinin birçok ayırt edici özellikleri var.

state

The private colleges and universities of the United States are autonomous. - ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir.

extraordinary
peculiar

Each language has its peculiarities. - Her dilin özellikleri vardır.

sole
intimate
(Askeri) senior officer present afloat (USN) - mevcut kıdemli subay (denizde) SO-peculiar special operations-peculiar - özel harekat
individual
proper

Superconductivity is a physical property. - Üstüniletkenlik fiziksel bir özelliktir.

It's a very large property. - Bu çok büyük bir özellik.

custom , private , special
proprietary
ad hoc
privy
self

Generosity is an important trait in today's selfish society. - Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir.

closet
express

As my watch was slow, I missed the special express. - Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.

We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one. - Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.

esoteric
magistral
protected
specific of
specific to
custom, private, special
teteàtete
özel öğretmen
tutor

I've hired a private tutor to help me practice my German conversation. - Ben benim Alman konuşmamı pratik etmeme yardım etmesi için özel öğretmen tuttum.

I don't need a tutor! - Bir özel öğretmene ihtiyacım yok!

özel ders almak
tutor
özel ders vermek
tutor
özel durum
occasion

Tom never drinks except on special occasions. - Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.

I only wear a tie on special occasions. - Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.

özel dikilmiş
tailored
özel durum
incident
özel yaşam
privacy

Please respect my privacy. - Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.

özel ürün
specialty

What's Tom's specialty? - Tom'un özel ürünü nedir?

özel araba yolu
driveway

Tom's car is still in the driveway. - Tom'un arabası hâlâ özel araba yolunda.

Why is Tom's car parked in our driveway? - Niçin Tom'un arabası bizim özel araba yolumuza park ediliyor?

özel bir önem vermek
(Politika, Siyaset) pay special attention
özel borç
(Ticaret) private debt
özel bütçe
(Ticaret) special budget
özel görev
(Askeri) special duty
özel görev
(Askeri) special assignment
özel görevli bilgisayar
(Bilgisayar) dedicated computer
özel indirim
special

Your initial order is subject to a special discount of 5%. - İlk siparişiniz% 5 oranında özel indirime tabidir.

özel sektör
(Askeri) private sector (organization)
özel sözlük
(Bilgisayar) customized dictionary
özel sözlük
(Bilgisayar) glossary
özel yük
(Askeri) special cargo
özel çözüm
(Bilgisayar,Matematik) particular solution
özel üretim
special production
özel ders ile ilgili
tutorial
Özel Maliyet bedeli
leasehold improvements amount
özel araba sahibi
private car owner
özel isim
Proper noun
özel lise
(Eğitim) Private college
özel tüketim vergisi
Private consumption tax
özel şey
special thing
özel uygulama harekatı / özel uygulama programı
(Askeri) special enforcement operation/special enforcement program
özel efekt
special effect
özel ders
tutorial
özel durum
special condition
özel durum
exception

We'll have some exceptions. - Bazı özel durumlarımız olacak.

özel ilgi
special attention
özel mülkiyet
personal property
özel bölüm
private parts
özel durum
special case
özel eğitim
special education
özel görüşme
tete a tete
özel ilişki
private corporation
özel isim
proper name
özel jüri
special jury
özel meclis
privy council
özel mülkiyet
private property
özel sekreter
confidential secretary
özel sekreter
girl friday
özel tüketim vergisi
excise duty
özel yetenek
flair
özel şirket
private company

Is this a public or private company? - Bu bir kamu ya da özel şirket mi?

özel hayat
private life
özel hukuk
private law
özel ilgi
especial interest
özel ilgi
particular interest
özel ilgi
special interests
özel mülkiyet
private ownership
özel okul
(Eğitim) private school

Tom goes to a top private school. - Tom en iyi bir özel okula gidiyor.

Tom's parents worked hard to send him to private school. - Tom'un ebeveynleri onu özel okula göndermek için çok çalıştı.

özel sekreter
confident secretary
özel sektör
private sector

Businesses have created more than 9.7 million private sector jobs in the past 52 months. - İşletmeler, son 52 ay içinde 9.7 milyondan fazla özel sektör istihdamı yarattılar.

özel öğretmen
private tutor
Hava Kuvvetleri Özel Harekat Komutanlığı; Hava Kuvvetleri özel harekat unsuru
(Askeri) Air Force Special Operations Command; Air Force special operations component
deniz kuvvetleri özel harekat komutanlığı; deniz kuvvetleri özel harekat unsuru;
(Askeri) naval special operations command; naval special operations component; naval special warfare special operations component; Navy special operations component
ÖZEL EĞİTİM
(Askeri) tutoring
özel ders
private lesson

Private lessons are also available. - Özel dersler de mevcuttur.

özel ders
coaching

We need some coaching. - Biraz özel derse ihtiyacımız var.

özel ders
private tuition

Mary gives private tuition in English, so that she can finance her studies. - Mary, özel derslerini ingilizce olarak verir, böylece çalışmalarını finanse edebilir.

özel durum
special occasion

I only wear a tie on special occasions. - Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.

Tom never drinks except on special occasions. - Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.

özel durum
spirit
özel efekt
special effects

The special effects are excellent. - Özel efektler mükemmel.

özel eğitim
(Eğitim) special training
özel gün
special occasion

On special occasions, some people wear jewels. - Özel günlerde, bazı insanlar mücevher takar.

We have lobsters only on special occasions. - Sadece özel günlerde ıstakoz yeriz.

özel gün
field day
özel gün
special day

Today's your special day. - Bugünün senin özel günün.

özel ilgi
speciality
özel okul
public school
özel sektör
private sector özel kesim
özel öğretmen
private teacher, tutor, coach
özel öğretmen
(bayan) tutoress
özel öğretmen
{i} coach
özel şirket
private corporation
özel şirket
(Ticaret) particular partnership
Türkçe - Türkçe
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan
Dikkatle değer, istisnai
Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı
Bir kişiyi ilgilendiren veya kişiye ait olan, hususi, zati: "Özel bir diyeceği varmış gibi koluma girdi sokakta."- N. Cumalı
Bir kişiyi ilgilendiren veya kişiye ait olan, hususî, zatî
Her zaman görülenden, olağandan farklı
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan: "Kendisini özel olarak görmek istediğini söyledi."- F. R. Atay
hususi
mahsus
Özel hayat
özel yaşam
Özel isim
(Osmanlı Dönemi) ALEM
özel hayat
Kişinin kendine özgü yaşayışı, yaşama tarzı kendisini ilgilendiren tutum ve davranışı
özel mülkiyet
Kişinin sahip olduğu menkul veya gayrımenkul
özel okul
Devlet yönetiminden ayrı mülkiyeti kişiye veya bir özel kuruluşa ait eğitim öğretim yeri
özel sektör
Özel teşebbüs
İngilizce - Türkçe

özel teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

özel ad
Proper noun
special özel, siradan olmayan, olagandisi; ekstra, ek, özel
özel herhangi bir şey