önyargı

listen to the pronunciation of önyargı
Türkçe - İngilizce
prejudice

People here are very prejudiced. - Burada insanlar çok önyargılı.

I don't have a prejudice against foreign workers. - Yabancı işçilere karşı bir önyargım yok.

bias

This is a biased article. - Bu önyargılı bir makale.

We think our boy is brilliant. Of course, we might be biased. - Oğlumuzun çok parlak olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki önyargıyla böyle düşünüyor olabiliriz.

prejudgment
preconception
preconceived opinion
prejudice, preconception, bias peşin hüküm
prejudgement [Brit.]
forejudgment
jaundice
forejudgement
prepossession
{i} prejudgement
partipris
önyargılar
preconceptions
önyargılar
prejudices

The prejudices against Québec exist due to its linguistic intransigence. - Dilsel uyuşmazlık nedeniyle Quebec'e karşı önyargılar vardır.

Your prejudices are showing. - Önyargılarınız gösteriyor.

etnik önyargı
ethnic prejudice
sosyoekonomik önyargı
(Pisikoloji, Ruhbilim) socioeconomic bias
yerel önyargı
(Politika, Siyaset) local prejudice
Türkçe - Türkçe
peşin hüküm, peşin yargı
önyargı