önleme teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- avoidance
- avoiding
- hindrance
- interception
- circumvention
- (Hukuk) prevention
We are a suicide prevention organization.
- Biz bir intihar önleme organizasyonuyuz.
September 10 is World Suicide Prevention Day.
- 10 Eylül dünya intihar önleme günüdür.
- frustration
- arrest
- containment
- suppression
- preclusion
- avoidance of
- repress
- inhibition
- repressing
- prophylaxis
- {i} precluding
- clampdown
- {i} forestalling
- {i} counteracting
- repression
- önlemek
- avoid
Industrialization of the region must be carried out very carefully to avoid environmental destruction.
- Bölgenin sanayileşmesi çevresel tahribatı önlemek için çok dikkatli yapılmalıdır.
Flares are used to avoid heat-seeking missiles.
- Fişekler ısı arayan füzeleri önlemek için kullanılır.
- önlem
- precaution
They confirmed the importance of strengthening global precautions in order to prevent devastating losses.
- Onlar yıkıcı kayıpları önlemek için küresel önlemlerin güçlendirilmesinin önemini doğruladılar.
Precautionary measures were unnecessary.
- İhtiyati önlemler gereksizdi.
- önlem
- (Hukuk) measure
He could not take effective measures.
- O etkin önlemler alamadı.
Such measures were not necessary.
- Böylesine önlemler gerekli değildi.
- önlemek
- prohibit
- önlemek
- {f} prevent
Tom couldn't have done anything to prevent the accident.
- Tom kazayı önlemek için bir şey yapmış olamazdı.
Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.
- önleme işi yapılmak
- prevention work to be done
- önleme uçağı
- interceptor
- önleme uçağı
- interceptor plane
- önlemek
- ward off
We sprinkle salt to ward off bad luck.
- Kötü şansları önlemek için tuz serpiyoruz.
- önlemek
- (Hukuk) to prevent
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için önlemler almalıyız.
- önlemek
- {f} preclude
- önlemek
- prevent from
- önlemek
- avert
- önlem
- {i} hedge
- gebeliki önleme
- contraception
- önlem
- precaution, measure, disposition
- önlemek
- to prevent, to prohibit, to block, to stop, to check, to avoid, to repress, to thwart, to avert
- önlemek
- {f} circumvent
- önlemek
- foil
- pıhtı önleme
- (Biyokimya) anticoagulation
- önlem
- expedience
- önlem
- (Ticaret) measures
Drastic times call for drastic measures.
- Sert zamanlar sert önlemler gerektirir.
We took strong measures to prevent it.
- Onu önlemek için güçlü önlemler aldık.
- önlemek
- counter to
- önlemek
- (deyim) put off
- önlemek
- exclude
- önlemek
- to stop, check; to prevent
- önlemek
- bar
- önlemek
- inhibit
- önlemek
- supress
- önlemek
- {f} suppress
- önlemek
- {f} thwart
- önlemek
- {f} frustrate
- önlem
- step
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için önlemler almalıyız.
- önlem
- {i} preventive
In some cases, mastectomy is prophylactic surgery - a preventive measure taken by those considered to be at high risk of breast cancer.
- Bazı durumlarda, meme ameliyatı koruyucu bir ameliyattır- meme kanseri riski yüksek olduğu düşünülenler tarafından alınan bir önlem.
- önlemek
- to stop, waylay
- önlemek
- estop
- önlemek
- repress
- önlemek
- block
- önlemek
- remedy
- önlemek
- discourage
- önlemek
- stop
- önlemek
- check
- önlemek
- interdict
- önlemek
- intercept
- önlem
- precautionary measure
- önlemek
- arrest
- önlemek
- bank
Cyprus is struggling to avoid bankruptcy.
- Kıbrıs iflası önlemek için mücadele ediyor.
- önlemek
- forestall
Our aim is to forestall all those risks.
- Amacımız tüm bu riskleri önlemektir.
- önlemek
- foreclose
- önlemek
- get under control
- önlemek
- face up to
- önlemek
- counterwork
- önlemek
- prevent to
- Gemilerin Denizde Sebep Olduğu Kirlenmeyi Önleme Uluslar Arası Sözleşmesi
- (Askeri) International Convention for the Prevention of Pollution from Ships
- Hastalıktan korunma ve önleme merkezleri
- (Askeri) Centers for Disease Control and Prevention
- Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması
- (Hukuk) Non-proliferation Treaty
- av önleme uçağı
- pursuit interceptor
- deniz önleme harekatı
- (Askeri) maritime interception operations
- deniz önleme kuvveti
- (Askeri) maritime interception force
- dikine önleme
- (Askeri) vertical lead
- dikine önleme
- (Askeri) vertical deflection
- düşük önleme ihtimali
- (Askeri) low probability of intercept
- erken uyarı/yer-kontrollü önleme
- (Askeri) early warning/ground-controlled intercept
- geri vites eğilme önleme
- reverse tilt inhibit
- hava önleme kontrolörü; Atlantik İstihbarat Komutanlığı
- (Askeri) air intercept controller; Atlantic Intelligence Command
- havada önleme; hava tecridi; ilgi sahası
- (Askeri) airborne interceptor; air interdiction; area of interest
- hırsızlık önleme contası
- anti-theft gasket
- hırsızlık önleme kaseti
- anti-theft cassette
- hırsızlık önleme sistemi
- (Otomotiv) antitheft system
- hırsızlık önleme sistemi
- (Otomotiv) anti theft system
- kayma önleme
- antiskid protection
- kaza önleme
- accident prevention
- kaza önleme tedbirleri
- accident prevention measures
- kaza önleme yöntemleri
- accident prevention techniques
- korozyon önleme
- corrosion prevention
- korozyon önleme tedbirleri
- (Askeri) corrosion prevention
- kriz önleme planı
- (Politika, Siyaset) anti-crisis plan
- manevra kontrol sistemi; Askeri İmkan Ve Kabiliyetler Çalışması; mayın önleme ge
- (Askeri) maneuver control system; Military Capabilities Study; mine countermeasures ship; modular causeway system
- rakibin sayı yapmasını önleme
- save
- sayıyı önleme
- save
- suç önleme
- crime prevention
- sızıntı önleme
- leakage prevention
- tahmini önleme zamanı
- (Askeri) estimated time of intercept
- tehlike önleme
- danger prevention
- telefon santralinde önleme ağı
- (Askeri) intercept network in dialing
- vaka komutanı; istihbarat topluluğu; önleme
- (Askeri) incident commander; intelligence community; intercept
- vuruntu önleme kalitesi
- (Otomotiv) antiknock quality
- yangın önleme şeridi
- firebreak
- yerden kontrollü önleme
- (Askeri) ground control intercept
- yerden kontrollü önleme
- (Askeri) ground-control interception
- zorla önleme
- repression
- önlem
- clampdown
- önlem
- expedient
- önlem
- diligence
- önlem
- sparingness
- önlem
- protection
- önlem
- forethought
- önlem
- provision
- önlem
- maneuver
- önlem
- foresight
- önlem
- prevention
We are a suicide prevention organization.
- Biz bir intihar önleme organizasyonuyuz.
This is Fire Prevention Week.
- Bu yangın önleme haftasıdır.
- önlem
- manoeuvre [Brit.]
- önlem
- policy
- önlem
- countermeasure
- önlem
- {i} manoeuvre
- önlem
- hoicks
- önlemek
- keep back
- önlemek
- head off
- önlemek
- obviate
- önlemek
- occlude
- önlemek
- baffle
- önlemek
- (tehlike) ward off
- önlemek
- jugulate
- önlemek
- {f} stay
- önlemek
- {f} ward
We sprinkle salt to ward off bad luck.
- Kötü şansları önlemek için tuz serpiyoruz.