önleme

listen to the pronunciation of önleme
Türkçe - İngilizce
avoidance
avoiding
hindrance
interception
circumvention
(Hukuk) prevention

This is Fire Prevention Week. - Bu yangın önleme haftasıdır.

We are a suicide prevention organization. - Biz bir intihar önleme örgütüyüz.

frustration
arrest
containment
suppression
preclusion
avoidance of
repress
inhibition
repressing
prophylaxis
{i} precluding
clampdown
{i} forestalling
{i} counteracting
repression
önlemek
avoid

Industrialization of the region must be carried out very carefully to avoid environmental destruction. - Bölgenin sanayileşmesi çevresel tahribatı önlemek için çok dikkatli yapılmalıdır.

Jeff and Mia are making a last ditch effort to avoid a divorce. - Jeff ve Mia boşanmayı önlemek için son bir çaba sarfediyorlar.

önlem
precaution

I didn't take any precautions. - Herhangi bir önlem almadım.

Precautionary measures were unnecessary. - İhtiyati önlemler gereksizdi.

önlem
(Hukuk) measure

Such measures were not necessary. - Böylesine önlemler gerekli değildi.

He could not take effective measures. - O etkin önlemler alamadı.

önlemek
prohibit
önlemek
{f} prevent

We must take measures to prevent traffic accidents. - Biz trafik kazalarını önlemek için gerekli önlemleri almamız gerekir.

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

önleme işi yapılmak
prevention work to be done
önleme uçağı
interceptor
önleme uçağı
interceptor plane
önlemek
ward off

We sprinkle salt to ward off bad luck. - Kötü şansları önlemek için tuz serpiyoruz.

önlemek
(Hukuk) to prevent

We have to take steps to prevent air pollution. - Hava kirliliğini önlemek için önlemler almalıyız.

Tom couldn't have done anything to prevent the accident. - Tom kazayı önlemek için bir şey yapmış olamazdı.

önlemek
{f} preclude
önlemek
prevent from
önlemek
avert
önlem
{i} hedge
gebeliki önleme
contraception
önlem
precaution, measure, disposition
önlemek
to prevent, to prohibit, to block, to stop, to check, to avoid, to repress, to thwart, to avert
önlemek
{f} circumvent
önlemek
foil
pıhtı önleme
(Biyokimya) anticoagulation
önlem
expedience
önlem
(Ticaret) measures

Drastic times call for drastic measures. - Sert zamanlar sert önlemler gerektirir.

We must take measures to prevent traffic accidents. - Biz trafik kazalarını önlemek için gerekli önlemleri almamız gerekir.

önlemek
counter to
önlemek
(deyim) put off
önlemek
exclude
önlemek
to stop, check; to prevent
önlemek
bar
önlemek
inhibit
önlemek
supress
önlemek
{f} suppress
önlemek
{f} thwart
önlemek
{f} frustrate
önlem
step

We have to take steps to prevent air pollution. - Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.

We have to take steps to prevent air pollution. - Hava kirliliğini önlemek için önlemler almalıyız.

önlem
{i} preventive

In some cases, mastectomy is prophylactic surgery - a preventive measure taken by those considered to be at high risk of breast cancer. - Bazı durumlarda, meme ameliyatı koruyucu bir ameliyattır- meme kanseri riski yüksek olduğu düşünülenler tarafından alınan bir önlem.

önlemek
to stop, waylay
önlemek
estop
önlemek
repress
önlemek
block
önlemek
remedy
önlemek
discourage
önlemek
stop
önlemek
check
önlemek
interdict
önlemek
intercept
önlem
precautionary measure
önlemek
arrest
önlemek
bank

Cyprus is struggling to avoid bankruptcy. - Kıbrıs iflası önlemek için mücadele ediyor.

önlemek
forestall

Our aim is to forestall all those risks. - Amacımız tüm bu riskleri önlemektir.

önlemek
foreclose
önlemek
get under control
önlemek
face up to
önlemek
counterwork
önlemek
prevent to
Gemilerin Denizde Sebep Olduğu Kirlenmeyi Önleme Uluslar Arası Sözleşmesi
(Askeri) International Convention for the Prevention of Pollution from Ships
Hastalıktan korunma ve önleme merkezleri
(Askeri) Centers for Disease Control and Prevention
Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması
(Hukuk) Non-proliferation Treaty
av önleme uçağı
pursuit interceptor
deniz önleme harekatı
(Askeri) maritime interception operations
deniz önleme kuvveti
(Askeri) maritime interception force
dikine önleme
(Askeri) vertical lead
dikine önleme
(Askeri) vertical deflection
düşük önleme ihtimali
(Askeri) low probability of intercept
erken uyarı/yer-kontrollü önleme
(Askeri) early warning/ground-controlled intercept
geri vites eğilme önleme
reverse tilt inhibit
hava önleme kontrolörü; Atlantik İstihbarat Komutanlığı
(Askeri) air intercept controller; Atlantic Intelligence Command
havada önleme; hava tecridi; ilgi sahası
(Askeri) airborne interceptor; air interdiction; area of interest
hırsızlık önleme contası
anti-theft gasket
hırsızlık önleme kaseti
anti-theft cassette
hırsızlık önleme sistemi
(Otomotiv) antitheft system
hırsızlık önleme sistemi
(Otomotiv) anti theft system
kayma önleme
antiskid protection
kaza önleme
accident prevention
kaza önleme tedbirleri
accident prevention measures
kaza önleme yöntemleri
accident prevention techniques
korozyon önleme
corrosion prevention
korozyon önleme tedbirleri
(Askeri) corrosion prevention
kriz önleme planı
(Politika, Siyaset) anti-crisis plan
manevra kontrol sistemi; Askeri İmkan Ve Kabiliyetler Çalışması; mayın önleme ge
(Askeri) maneuver control system; Military Capabilities Study; mine countermeasures ship; modular causeway system
rakibin sayı yapmasını önleme
save
sayıyı önleme
save
suç önleme
crime prevention
sızıntı önleme
leakage prevention
tahmini önleme zamanı
(Askeri) estimated time of intercept
tehlike önleme
danger prevention
telefon santralinde önleme ağı
(Askeri) intercept network in dialing
vaka komutanı; istihbarat topluluğu; önleme
(Askeri) incident commander; intelligence community; intercept
vuruntu önleme kalitesi
(Otomotiv) antiknock quality
yangın önleme şeridi
firebreak
yerden kontrollü önleme
(Askeri) ground control intercept
yerden kontrollü önleme
(Askeri) ground-control interception
zorla önleme
repression
önlem
clampdown
önlem
expedient
önlem
diligence
önlem
sparingness
önlem
protection
önlem
forethought
önlem
provision
önlem
maneuver
önlem
foresight
önlem
prevention

We are a suicide prevention organization. - Biz bir intihar önleme örgütüyüz.

This is Fire Prevention Week. - Bu yangın önleme haftasıdır.

önlem
manoeuvre [Brit.]
önlem
policy
önlem
countermeasure
önlem
{i} manoeuvre
önlem
hoicks
önlemek
keep back
önlemek
head off
önlemek
obviate
önlemek
occlude
önlemek
baffle
önlemek
(tehlike) ward off
önlemek
jugulate
önlemek
{f} stay
önlemek
{f} ward

We sprinkle salt to ward off bad luck. - Kötü şansları önlemek için tuz serpiyoruz.

Türkçe - Türkçe
Önlemek işi
Önlem
tedbir

Biz her tedbiri aldık. - Biz her önlemi aldık.

Kongre tedbiri tasdik etmedi. - Kongre önlemi onaylamadı.

önlem
Kötü veya yanlış bir şeyi önleyecek yol, tedbir
önlem
Kötü veya yanlış bir şeyi önlemek amacıyla yapılan hazırlık, tedbir
önlemek
Ortaya çıkan veya çıkacağı düşünülen bir tehlikeyi durdurmak, önüne geçmek: "Yakın felaketi önlemek için esaslı tedbir almak güçtür."- F. R. Atay
önlemek
Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak
önlemek
Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak: "Her an bu tempoyu duymamı kim, nasıl önleyecek?"- H. Taner
önlemek
Ortaya çıkan veya çıkacağı düşünülen bir tehlikeyi durdurmak, önüne geçmek
önleme