Sometimes, accepting help is harder than offering it.
- Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
Now, we show how this lemma can be used to prove our main theorem.
- Şimdi, bu yardımcı önermenin nasıl ana önermemizi kanıtlamak için kullanılabileceğini gösteriyoruz.
There's no evidence to suggest that Tom was the killer.
- Tom'un katil olduğunu önermek için hiçbir kanıt yok.
It is clear that no one has anything new to suggest.
- Hiç kimsenin önermek için yeni bir şeyi olmadığı açıktır.
I'd like to propose a toast.
- Ben bir tost önermek istiyorum.
I would like to propose a toast on your birthday.
- Doğum gününde bir tost önermek istiyorum.
I'd like to offer you your job back.
- Sana işini geri önermek istiyorum.
I'd like to offer you some help.
- Sana biraz yardım önermek istiyorum.
We have to come up with a plan.
- Bir plan önermek zorundayız.
He proposed that we should play baseball.
- Beyzbol oynamamız gerektiğini önerdi.
The politician proposed reforms to Congress.
- Politikacı Kongreye reformlar önerdi.
Are you offering me my job back?
- Bana işimi geri mi öneriyorsun?
Would you like something to drink? No, but thanks for offering.
- Bir şey içmek ister misin? Hayır, ama öneri için teşekkürler.
Dr. Klein recommended you to me.
- Sizi bana Dr. Klein önerdi.
Since I've never eaten here before, I don't know what to recommend.
- Daha önce burada hiç yemediğim için ne önereceğimi bilmiyorum.
Your suggestion seems reasonable.
- Önerin mantıklı görünüyor.
I approve the suggestion.
- Ben, öneriyi onaylıyorum.
The president proposed a new plan.
- Başkan yeni bir plan önerdi.
He proposed an alternate plan.
- O, alternatif bir plan önerdi.