Please bring the matter forward at the next meeting.
- Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
- Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
The manager advanced a proposal at the meeting.
- Müdür, toplantıda bir öneri ileri sürdü.
The invention of the printing press was a major technological advance.
- Matbaanın icadı önemli bir teknolojik gelişmeydi.
A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
I don't understand the words on the face of the coin.
- Madeni paranın önündeki sözleri anlamıyorum.
I have seen that face somewhere before.
- O yüzü daha önce bir yerde gördüm.
The garden is in front of the house.
- Bahçe, evin önündedir.
There is a post office in front of my house.
- Evimin önünde bir postahane var.
Statistics suggest that the population of this town will double in five years.
- İstatistikler bu şehrin nüfusunun beş yıl içinde iki katına çıkacağını öne sürmektedir.
He took a step forward.
- O, öne doğru bir adım attı.
She stepped forward to shake his hand.
- Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
- Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
Nobody can foresee what'll happen.
- Kimse ne olacağını öngöremez.
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için önlemler almalıyız.
His opinion is free from prejudice.
- Onun görüşü önyargısızdır.
Someone is at the front door. Go and see who it is.
- Ön kapıda biri var. Git ve kim olduğunu anla.
Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.
- Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü.
Its presence is important for me.
- Onun varlığı benim için önemli.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom was the one who broke the windshield of Mary's car.
- Mary'nin arabasının ön camını kıran kişi Tom'du.
Should I clean your windshield?
- Ön camını temizlemem gerekiyor mu?
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.