Tom is always one step ahead of us.
- Tom her zaman bizden bir adım öndedir.
He is ahead of his class in English.
- O, kendi sınıfında İngilizcede öndedir.
John puts his career before his family.
- John mesleğini ailesinden daha önde tutar.
I see a red car ahead.
- Ben önde kırmızı bir araba görüyorum.
You should've quit when you were ahead.
- Öndeyken vazgeçmemeliydin.
Mary is the country's foremost expert on the conflict in Syria.
- Mary ülkenin Suriye'deki çatışma konusundaki en önde gelen uzmanıdır.
Subrahmanyan Chandrasekhar was one of the foremost astrophysicists of the twentieth century.
- Subrahmanyan Chandrasekhar yirminci yüzyılın önde gelen astrofizikçilerinden biriydi.
The child sits in the back of the car while the parents sit in front.
- Ebeveynleri önde otururken çocuk arabanın arkasında oturur.
He cheated on the test by copying from the girl in front.
- O öndeki kızdan kopya çekerek testte hile yaptı.
A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
I have seen that face somewhere before.
- O yüzü daha önce bir yerde gördüm.
I don't understand the words on the face of the coin.
- Madeni paranın önündeki sözleri anlamıyorum.
There is a post office in front of my house.
- Evimin önünde bir postane var.
The car is parked in front of the building.
- Araba, binanın önüne park edildi.
Mary is the country's foremost expert on the conflict in Syria.
- Mary ülkenin Suriye'deki çatışma konusundaki en önde gelen uzmanıdır.
Subrahmanyan Chandrasekhar was one of the foremost astrophysicists of the twentieth century.
- Subrahmanyan Chandrasekhar yirminci yüzyılın önde gelen astrofizikçilerinden biriydi.
Fadil was a prominent doctor in the area.
- Fadıl bölgede önde gelen bir doktordu.
This author is a prominent critic of the role of the United States as a superpower.
- Bu yazar ABD'nin bir süper güç olarak rolünün önde gelen bir muhalifidir.
A leading specialist was brought in to authenticate the painting.
- Önde gelen bir uzman resmi tasdik etmek için içeriye getirildi.
China is the world's leading producer of rice.
- Çin dünyanın önde gelen pirinç üreticisidir.
In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
- Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
Please bring the matter forward at the next meeting.
- Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
If you put your best foot forward, you will succeed.
- Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
- Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
Water, forests, and minerals are important natural resources.
- Su, ormanlar ve mineraller önemli doğal kaynaklardır.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.
His opinion is free from prejudice.
- Onun görüşü önyargısızdır.
Someone is at the front door. Go and see who it is.
- Ön kapıda biri var. Git ve kim olduğunu anla.
Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
It's the first time I scream in presence of the manager. I saw a big cockroach on the table!
- Yöneticinin önünde ilk kez çığlık attım. Masada büyük bir hamamböceği görmüştüm!
Its presence is important for me.
- Onun varlığı benim için önemli.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Should I clean your windshield?
- Ön camını temizlemem gerekiyor mu?
Tom was the one who broke the windshield of Mary's car.
- Mary'nin arabasının ön camını kıran kişi Tom'du.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
Please inform me of your absence in advance.
- Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.