öncesi

listen to the pronunciation of öncesi
Türkçe - İngilizce
pre

Prehistoric figurines have been interpreted in many different ways. - Tarih öncesi heykelcilik çok farklı şekillerde yorumlanmış.

The ice has fossilised many prehistoric animals. - Buz birçok tarih öncesi hayvanlar fosilleştirdi.

previous history
the previous history of
(Askeri) background
before

Tom was nervous before the race. - Tom yarış öncesi gergindi.

I've known your father since before you were born. - Sen doğmadan öncesinden beri babanı tanıyorum.

preconstruction
önce
ago

He went to Paris two years ago. - O, Paris'e iki yıl önce gitti.

A long time ago, there was a bridge here. - Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.

önce
first

One is judged by one's speech first of all. - Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.

One will be judged by one's appearance first of all. - Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.

önce
(İnşaat) before

I want to see you before you go. - Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.

Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday. - Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.

sınav öncesi yoğun çalışma
cram
doğum öncesi
prenatal
önce
first, at first, firstly, initially; before; ago
önce
firstly

Firstly, we mustn't be selfish. - Her şeyden önce bencil olmamalıyız.

Firstly, happiness is related to money. - Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.

önce
ante

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof. - Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

The conquest of İstanbul antedates the discovery of America. - İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.

adet öncesi sendromu
(Tıp) premenstrual syndrome
ameliyat öncesi
preoperatively
ameliyat öncesi
(Tıp) preoperative
cumhuriyet öncesi
pre-republic
cumhuriyet öncesi
pre-republican
evlilik öncesi
antenuptial
evlilik öncesi
(Kanun) pre-marital
görüntü öncesi
(Bilgisayar) before-image
hizmet öncesi
pre-service
okul öncesi eğitim
preschool education
sezon öncesi
preseason
tedavi öncesi
(Tıp) pretreatment
uygulama öncesi
(Politika, Siyaset) ex ante
önce
pre-

He bought the pre-cut pork loin. - O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.

The pre-Islamic Arabs were nomads. - İslam öncesi Araplar göçebeydiler.

önce
beforehand

I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand. - Önceden gerekli tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanmamam gerektiğini biliyorum.

I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand. - Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.

önce
before time
önce
to start with

To start with, I must thank you for your help. - Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.

To start with, who is that man? - Her şeyden önce, o adam kim?

önce
initially
önce
for one thing

For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time. - Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.

For one thing he is lazy, for another he drinks. - Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.

önce
epi-
üretim öncesi
(Ticaret) preproduction
önce
at first

No one believed me at first. - İlk önce kimse bana inanmıyordu.

At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it. - Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.

önce
a priori

Tell him it's a priority. - Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.

Tell Tom it's a priority. - Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.

önce
above

Television shows violence, which influences, above all, younger people. - Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.

They want, above all things, to live in peace. - Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.

dikkat öncesi işlem
(Psikoloji, Ruhbilim) Preattentive processing
faiz, vergi ve amortisman öncesi kâr
EBIDTA;earnings before interest, tax, depreciation and amortization
inceleme öncesi
Pre-inspection
Noel öncesi dört hafta
Advent
Paskalya öncesi perhiz
Lent
Paskalya öncesi perhizin ilk çarşambası
Ash Wednesday
adet öncesi
(Tıp) premenstrually
adet öncesi gerginliği
(Tıp) premenstrual tension
afet öncesi dönem
preimpact phase
atış öncesi güven derecesi
(Askeri) preflight reliability
bilim öncesi
prescientific
bilim öncesi
pre-scientific
bilinç öncesi
preconscious thinking
borsa öncesi ticaret
(Ticaret) premarket dealings
buzul öncesi kumu
(Coğrafya) preglacial sand
dikkat öncesi
preattentive
doğum öncesi
1. prenatal, antenatal. 2. prenatal period
doğum öncesi bakım
antenatal care
doğurma öncesi
antepartum
duruşma öncesi tutukluluk
(Hukuk) pre-trial detention
enjeksiyon öncesi
(Tıp) preinjection
ergenlik öncesi
(Biyoloji) prepubescent
evlilik öncesi
premarital
evlilik öncesi anlaşma
(Kanun) premarital agreement
evlilik öncesi anlaşması
prenuptinal agreement
evlilik öncesi anlaşması
premarital agreement
evlilik öncesi kontrat
premarital agreement
fatura öncesi teslimat
(Ticaret) pre-posting
gala öncesi özel gösterim
preview

Can you give us a preview? - Bize gala öncesi özel gösterim verir misiniz?

gecikme öncesi
predelay
gecikme öncesi pekiştirme
(Pisikoloji, Ruhbilim) predelay reinforcement
geleneksellik öncesi
preconventional level
geleneksellik öncesi düzey
(Pisikoloji, Ruhbilim) preconventional level
gezi öncesi açıklama
(Turizm) pretravel information
geçmiş öncesi gram
past perfect, pluperfect: -mişti
harcama öncesi kontrol
(Politika, Siyaset) ex-ante control
harp öncesi dönem
(Hukuk) pre-war era
katılım öncesi ekonomik program
(Hukuk) pre-accession economic programme (PEP)
katılım öncesi mali gözetim usulü
(Hukuk) pre-accession fiscal surveillance procedure
katılım öncesi strateji
(Hukuk) pre-accession strategy
kongre öncesi tur
(Turizm) preconvention tour
mahkeme öncesi çözüm organı
(Hukuk) pre-court settlement body (arbitration)
meslek okulu öncesi
prevocational
meslek öncesi
prevocational
metin öncesi
(Bilgisayar) before text
miraç öncesi yakarma
rogation
nedensellik öncesi düşünme
(Pisikoloji, Ruhbilim) precausal thinking
nikâh öncesi
antenuptial
okul öncesi
preschool

Admission is free for preschool children. - Okul öncesi çocuklar için giriş ücretsizdir.

How do you know if your child is ready for preschool? - Çocuğunuzun okul öncesi eğitim için hazır olup olmadığını nasıl bilirsiniz?

paskalya öncesi hafta
Holy Week
paskalya öncesi perşembe
maundy thursday
psikoz öncesi
(Tıp) prepsychosis
psikoz öncesi panik
(Pisikoloji, Ruhbilim) prepsychotic panic
regl öncesi
(Tıp) premenstrually
rusya'da devrim öncesi aydınlar sınıfı
intelligentsia
rusya'da devrim öncesi aydınlar sınıfı
intelligentzia
sanayi öncesi toplum
pre-industrial society
savaş öncesi
prewar

I love old prewar gangster movies. - Ben eski savaş öncesi gangster filmlerini seviyorum.

savaş öncesi dönem
(Ticaret) prewar era
seferberlik öncesi
(Askeri) pre-mobilization
semptom öncesi
(Tıp) presymptomatic
semptom öncesi teşhis
(Pisikoloji, Ruhbilim) presymptomatic diagnosis
seyahat öncesi enformasyon
(Turizm) pre-travel information
seçim öncesi kararsızlar
the don't knows
tarama öncesi
(Bilgisayar) prescan
tarih öncesi
prehistory
tarih öncesi çağ
prehistoric age
teslim öncesi
predelivery
tıp öğrenimi öncesi
premedical
vaka-öncesi göstergeler
(Askeri) pre-incident indicators
varış öncesi raporu
(Askeri) pre-arrival report
vergi öncesi
pre tax
vergi öncesi
before tax
yargılama öncesi çözüm organı
(Hukuk) (tahkim) pre-court settlement body (arbitration)
yazı öncesi dönem
(Dilbilim) preliteracy
ölüm öncesi
antemortem
önce
ere

This building was erected 300 years ago. - Bu bina 300 yıl önce inşa edildi.

That building was erected five years ago, I think. - O bina sanırım beş yıl önce dikildi.

önce
prior

Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children. - Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.

Freshness is our top priority. - Tazelik bizim önceliğimizdir.

önce
first, at first
önce
afore
önce
early

Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow? - Tom'a yarın bir saat önce işe gelmesini söyleyebilir misin?

I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train. - Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.

önce
pro

The student has already solved all the problems. - Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.

Check the enemy's progress before they reach the town. - Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

önce
before, ago
önce
before ...: tatilden önce before the vacation
önce
prior to

It happened prior to my arrival. - O, ben varmadan önce oldu.

Prior to the meeting, they had dinner. - Toplantıdan önce akşam yemeği yediler.

önce
in advance

Please inform me of your absence in advance. - Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.

You may as well say it to him in advance. - Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.

önce
back

I expect her to come back before lunch. - Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.

By the time you came back, I'd already left. - Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.

önce
pre

It would be to your advantage to prepare questions in advance. - Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.

He arrived two days previously. - O iki gün önceden vardı.

önce
the preceding period of time; the past
önce
epi
üniversite öncesi özel okul
preparatory school
üniversite öncesi özel okul
preparative school
Türkçe - Türkçe

öncesi teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

tarih öncesi çağlar
Yazının bulunmasından önceki çağlar
dikkat öncesi işlem
(Psikoloji, Ruhbilim) Algısal girdinin (görülen, işitilen şeyin) farkına varılmadan önce bilinçdışında hızlı bir şekilde belli işlemlerden geçirilmesi
kambriyen öncesi
Yeryüzü tarihinde Birinci Çağ'dan daha eski, dağların ve magma olaylarının oluştuğu uzun bir zaman süresi, prekambriyen
mantık öncesi
Mantıksal düşüncesinin henüz oluşmadığı dönem
okul öncesi
Bu çağla ilgili, bu çağa özgü
okul öncesi
Çocuğun okul çağına girmesinden önceki çağı
tarih öncesi
Yazının bulunmasından önceki insan topluluklarının evrimini inceleyen bilim, prehistorya
tarih öncesi
Yazının bulunmasından önceki çağlar
Önce
evvel
Önce
evvelce
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
önce
İlk olarak, başlangıçta: "Önce hep birlikte basın suçunu tarif edelim."- B. Felek
önce
Şu kadar zamanın geçmiş bulunduğunu anlatır
önce
İlk olarak, başlangıçta
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman: "Demin söyledikleri bana sadece daha önce olup bitenleri düşündürdü."- T. Buğra
önce
tanan
İngilizce - Türkçe

öncesi teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

seyahat öncesi enformasyon
(Turizm) pretravel information
öncesi