öncekiler

listen to the pronunciation of öncekiler
Türkçe - İngilizce

öncekiler teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

önceki
former

The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira. - Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.

Our former home was in Sweden. - Daha önceki evimiz İsveç'teydi.

önce
ago

I saw her somewhere two years ago. - Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.

There was a castle here many years ago. - Yıllar önce orada bir kale vardı.

önce
first

Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time. - İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.

We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore. - Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.

önce
(İnşaat) before

Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday. - Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.

I showered before breakfast. - Kahvaltıdan önce duş aldım.

önceki
previous

I met him on the previous day. - Onunla önceki gün tanıştım.

I had lost a camera in the previous day. - Ben önceki gün bir kamera kaybettim.

önceki
{s} last

Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year. - Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.

We had less snow this winter than last. - Bu kış öncekinden daha az kar var.

önceki
ex
önce
first, at first, firstly, initially; before; ago
önce
firstly

Firstly, we mustn't be selfish. - Her şeyden önce bencil olmamalıyız.

Firstly, happiness is related to money. - Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.

önce
ante

The conquest of İstanbul antedates the discovery of America. - İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof. - Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

önceki
antecedent
önceki
preceding, former, ex, previous, back, preceding, foregoing
önceki
past

I think that I was a princess in a past life. - Bence ben önceki hayatımda bir prensestim.

önceki
before

They left there the day before yesterday. - Önceki gün orada bıraktılar.

The accident happened the day before yesterday. - Kaza, önceki gün oldu.

önce
pre-

He bought the pre-cut pork loin. - O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.

The pre-Islamic Arabs were nomads. - İslam öncesi Araplar göçebeydiler.

önce
beforehand

I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand. - Önceden gerekli tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanmamam gerektiğini biliyorum.

I'll let you know beforehand. - Sana önceden bildireceğim.

önce
before time
önce
to start with

To start with, I must thank you for your help. - Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.

To start with, who is that man? - Her şeyden önce, o adam kim?

önce
initially
önce
for one thing

For one thing he is lazy, for another he drinks. - Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.

For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time. - Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.

önce
epi-
önceki
prev

I had lost a camera in the previous day. - Ben önceki gün bir kamera kaybettim.

Complete the following form to know who you could have been in a previous life. - Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.

önceki
(Askeri) predecessor
önceki
exparte
önceki
early
önceki
(Bilgisayar) prev page
önceki
(Bilgisayar) back

When did you return? I came back the day before yesterday. - Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.

Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning. - Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.

önceki
(Bilgisayar) during the previous

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

önceki
(Bilgisayar) preset
önce
at first

At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it. - Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.

At first, I mistook him for your brother. - Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.

önce
a priori

That's clearly not a priority. - O açıkça bir öncelik değil

Tell Tom it's a priority. - Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.

önceki
prior

There were no prior warnings. - Önceki uyarılar yoktu.

No prior experience is required. - Önceki deneyim gerekli değildir.

önceki
old
önceki
preceding

The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages. - Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.

The following sentence is true. The preceding sentence is false. - Aşağıdaki cümle doğrudur. Önceki cümle yanlış.

önceki
precedent
önceki
foregoing
önceki
initial
önceki
ante

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof. - Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

önceki
pro

If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be. - Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.

önce
above

Above all, be patient. - Her şeyden önce, sabırlı olun.

Above all, I want to be healthy. - Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.

önceki
the previous one
önce
ere

That building was erected five years ago, I think. - O bina sanırım beş yıl önce dikildi.

That building was erected five years ago, I think. - O bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.

önce
prior

I'm sorry, but I have a prior engagement. - Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.

Not being able to decide what the priority should be is the biggest problem. - Önceliğin ne olması gerektiğine karar verememek en büyük sorundur.

önce
first, at first
önce
afore
önce
early

He came home early in order to see the children before they went to bed. - Onlar yatmadan önce çocukları görmek için eve erken geldi.

Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow? - Tom'a yarın bir saat önce işe gelmesini söyleyebilir misin?

önce
pro

Check the enemy's progress before they reach the town. - Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

The student has already solved all the problems. - Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.

önce
before, ago
önce
before ...: tatilden önce before the vacation
önce
prior to

All the arrangements should be made prior to our departure. - Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.

Prior to your arrival, he left for London. - Senin varışından önce, o, Londra'ya gitti.

önce
in advance

You may as well say it to him in advance. - Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.

Please inform me of your absence in advance. - Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.

önce
back

I expect her to come back before lunch. - Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.

Let's go back before it begins to rain. - Yağmur başlamadan önce geri dönelim.

önce
pre

It would be to your advantage to prepare questions in advance. - Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

önce
the preceding period of time; the past
önce
epi
önceki
quondam
önceki
the former

Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former. - Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.

Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former. - Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.

önceki
hereinabove
önceki
anterior
önceki
pristine
önceki
pre

I had lost a camera in the previous day. - Ben önceki gün bir kamera kaybettim.

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

önceki
onetime
önceki
(Hukuk) preceding, prior
önceki
sometime
önceki
the preceding, former
Türkçe - Türkçe

öncekiler teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Önce
evvel
Önce
evvelce
Önceki
evveli
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
önce
İlk olarak, başlangıçta: "Önce hep birlikte basın suçunu tarif edelim."- B. Felek
önce
Şu kadar zamanın geçmiş bulunduğunu anlatır
önce
İlk olarak, başlangıçta
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman: "Demin söyledikleri bana sadece daha önce olup bitenleri düşündürdü."- T. Buğra
önce
tanan
önceki
Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık
öncekiler