önceki önceki teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- önceki
- former
Tom is Mary's former husband.
- Tom Mary'nin önceki eşidir.
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.
- önceki
- previous
I met him on the previous day.
- Onunla önceki gün tanıştım.
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
- -den önceki
- preceding
- önceki
- antecedent
- önceki
- preceding, former, ex, previous, back, preceding, foregoing
- önceki
- past
I think that I was a princess in a past life.
- Bence ben önceki hayatımda bir prensestim.
- belgeyi önceki boyutuna getir
- (Bilgisayar) restore document
- bir önceki
- the previous one
This winter is expected to be colder than the previous one.
- Bu kışın bir önceki kıştan daha soğuk olması bekleniyor.
This newspaper article is more interesting than the previous one.
- Bu gazete makalesi bir öncekinden daha enteresan.
- bir önceki
- the preceding one
- bir önceki
- the former one
- bir önceki sayı
- back number
- bir önceki yıl
- previous year
- bundan önceki
- the preceding
- daha önceki
- afore
- hemen önceki
- next but one
- savaştan önceki
- ante-bellum
- sondan bir önceki
- second to last
- sondan bir önceki
- next to last
- sondan önceki
- penultimate
- vergiden önceki
- (Ticaret) pretax
- önceki
- prev
I had lost a camera in the previous day.
- Ben önceki gün bir kamera kaybettim.
Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
- önceki
- (Askeri) predecessor
- önceki
- exparte
- önceki
- early
- önceki
- (Bilgisayar) prev page
- önceki
- (Bilgisayar) back
Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
- Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
When did you return? I came back the day before yesterday.
- Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- önceki
- (Bilgisayar) during the previous
Has your neck thickened during the previous year?
- Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?
- önceki
- (Bilgisayar) preset
- önceki alan
- (Bilgisayar) previous field
- önceki ay
- (Bilgisayar) previous month
- önceki boyut
- (Bilgisayar) restore
- önceki boyuta getirmek
- (Bilgisayar) restore
- önceki boşluk
- (Bilgisayar) space before
- önceki ile aynı
- (Bilgisayar) same as previous
- önceki olayları kapsayan
- (Ticaret) retroactive
- önceki sayfa
- (Bilgisayar) prev page
- önceki sayfaya
- (Bilgisayar) page up
- önceki sene
- last year
- önceki sürüm
- (Bilgisayar) early release
- önceki yıl
- last year
- önceki öğeler
- (Bilgisayar) past items
- 4 yıl önceki
- 4 years ago
- Büyük perhizden önceki salı
- Mardi gras
- açılan menü/önceki slayt
- (Bilgisayar) popup menu/previous slide
- bir önceki cirocu
- preceding endorser
- büyük oruçtan önceki üçüncü pazar
- Septuagesmia Sunday
- daha önceki tarihli
- (Ticaret) ante-dated
- daha önceki vaziyeti alın!
- (Askeri) as you were
- doğumdan önceki
- prenatal
- doğumdan önceki
- antenatal
- dünden önceki gün
- the day before yesterday
- etkinleş önceki
- (Bilgisayar) activate prev
- faizden önceki kar
- (Ticaret) profit before interest
- fırtınadan önceki sessizlik
- the calm before a storm
- golfte topun vurulmadan önceki gidişi
- carry
- imza gününden önceki gün
- (Kanun) antedate
- iç savaştan önceki
- antebellum
- kelebek olmadan önceki başkalaşım
- chrysalis
- kilitaç önceki
- (Bilgisayar) unlocked prev
- konsolidasyondan önceki kar
- (Ticaret) profit prior to consolidation
- miraçtan önceki pazar günü
- rogation sunday
- nikâhtan önceki
- antenuptial
- paskalyadan iki hafta önceki pazar
- passion sunday
- paskalyadan önceki cuma
- Good Friday
You can't sing and dance on Good Friday.
- Paskalyadan önceki cuma günü şarkı söyleyip dans edemezsin.
- paskalyadan önceki hafta
- holy week
- paskalyadan önceki perşembe
- maundy thursday
- pencere önceki boyut
- (Bilgisayar) window restore
- savaştan önceki
- antebellum
- savaştan önceki durum
- status quo ante-bellum
- son ve sondan önceki
- the last two
- sondan bir önceki
- penultimate
First, second, third, fourth, fifth, sixth, seventh, eighth, ninth, tenth... penultimate, last.
- Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu... sondan bir önceki, son.
Johnny, please read the penultimate paragraph.
- Johnny, lütfen sondan bir önceki paragrafı oku.
- sondan bir önceki hece
- penultimate
In Esperanto a stress falls on the penultimate syllable.
- Esperantoda vurgu sondan bir önceki heceye gelir.
In Esperanto, the penultimate syllable is stressed.
- Esperanto'da sondan bir önceki hece vurguludur.
- sondan bir önceki hece
- penult
- sondan bir önceki olarak
- penultimately
- sondan iki önceki
- the second before the last
- tufandan önceki devre ait
- antediluvian
- uygulama önceki boyut
- (Bilgisayar) app restore
- vergiden önceki
- pre tax
- vergiden önceki kar
- (Ticaret) profit before tax
- vergiden önceki kar
- (Ticaret) income before income taxes
- vergiden önceki kar
- (Ticaret) pretax income
- veri bul önceki
- (Bilgisayar) data find prev
- yavaş yavaş önceki görüntünün yerini alma
- fade in
- yavaş yavaş önceki sesin yerini alma
- fade in
- çalışmakitabı önceki
- (Bilgisayar) workbook prev
- ödemeden önceki denetim
- (Ticaret) preaudit
- önceki
- quondam
- önceki
- the former
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Balığın ve etin besin değerleri yüksek ama ikincisi öncekine göre daha pahalıdır.
- önceki
- preceding
The following sentence is true. The preceding sentence is false.
- Aşağıdaki cümle doğrudur. Önceki cümle yanlış.
The preceding month was very rainy.
- Önceki ay çok yağışlıydı.
- önceki
- hereinabove
- önceki
- pro
If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
- önceki
- initial
- önceki
- anterior
- önceki
- pristine
- önceki
- ex
- önceki
- pre
I had lost a camera in the previous day.
- Ben önceki gün bir kamera kaybettim.
The index rose 4% from the preceding month.
- Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.
- önceki
- onetime
- önceki
- old
- önceki
- foregoing
- önceki
- (Hukuk) preceding, prior
- önceki
- before
The accident took place the day before yesterday.
- Kaza, önceki gün gerçekleşti.
I saw you in the strip club the day before yesterday.
- Önceki gün, seni bir striptiz kulübünde gördüm.
- önceki
- last
We had less snow this winter than last.
- Bu kış öncekinden daha az kar var.
Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
- Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- önceki
- sometime
- önceki
- the preceding, former
- önceki
- prior
There were no prior warnings.
- Önceki uyarılar yoktu.
No prior experience is required.
- Önceki deneyim gerekli değildir.
- önceki boyuta küçült
- (Bilgisayar) restore down
- önceki bölümde
- thereinbefore
- önceki bölümden devam et
- (Bilgisayar) continue from previous section
- önceki cirocu
- preceding indorser
- önceki durum
- status quo ante
- önceki durumu
- former rank
- önceki durumuna gelme
- reinstatment
- önceki durumuna getirmek
- restore to the former rank
- önceki düzeni kaydet
- (Bilgisayar) save previous scheme
- önceki ekran
- (Bilgisayar) previous screen
- önceki emri geçersiz kılan emir
- countermand
- önceki fiyat
- (Ticaret) previous price
- önceki geçmiş zaman
- pluperfect
- önceki geçmiş zaman
- pluperfect tense
- önceki gibi
- as before, as heretofore
- önceki gibi iste
- require as an antecedent
- önceki görevli
- precursor
- önceki gün
- the day before yesterday
The accident happened the day before yesterday.
- Kaza, önceki gün oldu.
I went there the day before yesterday.
- Önceki gün oraya gittim.
- önceki haline getirmek
- unchange
- önceki hüküm
- (Kanun) initial decree
- önceki ifadenin savunmayı engellemesi
- estoppel
- önceki kimse
- predecessor
- önceki konuya dönmek
- hark back to
- önceki kuşaklar
- predecessor
- önceki kısımda
- thereinbefore
- önceki mahkeme kararları
- retroactive judicial decisions
- önceki nesneyi seç
- (Bilgisayar) select previous object
- önceki satırlar
- (Bilgisayar) lines before
- önceki slayda dön
- (Bilgisayar) return to the previous slide
- önceki sözcükle birleşen
- enclitic
- önceki sözcükle birleşen kelime
- enclitic
- önceki sözcüğü sil
- (Bilgisayar) delete previous word
- önceki sürümlü bilgisayar
- down-level computer
- önceki yaşamın kaderi belirlediği inancı
- karma
- önceki yürütmeden sonra
- (Bilgisayar) after previous event
- önceki zarar
- (Ticaret) anterior loss
- üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf
- remove
- şirketleşmeden önceki kar
- (Ticaret) profit prior to incorporation