önceden teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- in advance
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden diyebilirsiniz.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
- previously
Tom dumped Mary's body into the hole he had dug previously.
- Tom Mary'yi önceden kazdığı çukura indirdi.
The libelous column can still be read on the website of the previously mentioned newspaper.
- İftira niteliğindeki sütun hâlâ önceden bahsedilen gazetenin internet sitesinde okunabilir.
- beforehand
I'll let you know beforehand.
- Sana önceden bildireceğim.
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden gerekli tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanmamam gerektiğini biliyorum.
- formerly
- heretofore
- ahead
You really should've phoned ahead.
- Gerçekten önceden telefon etmeliydin.
Next time phone ahead.
- Gelecek sefer önceden telefon edin.
- onetime
- before now
- at first, in the beginning
- already
I can't find Tim. Has he gone already?
- Tim'i bulamıyorum, o önceden gitti mi?
You've already read the book?
- Önceden kitabı okudun?
- erstwhile
- at first, in the beginning, initially, previously, formerly; beforehand, in advance; before
- afore
- aforetime
- beforetime
- ere now
- in anticipation
- pre
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
My water broke on the evening of the predicted birth date.
- Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
- prior
I'm sorry, but I have a prior engagement.
- Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
The defendant has no prior convictions.
- Sanığın önceden hiçbir mahkumiyeti yok.
- ahead of time
I try to always arrive at least five minutes ahead of time.
- Her zaman en az beş dakika önceden gelmeye çalışırım.
Please inform me of the plan ahead of time.
- Lütfen önceden planınızı bana bildirin.
- initially
- before
I'll let you know beforehand.
- Sana önceden bildireceğim.
We prepared snacks beforehand.
- Biz önceden aperatifleri hazırladık.
- pre-
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
- quondam
- preconfigured
- pre-emptive
- nee
Has Tom already told you what needs to be done?
- Tom ne yapılması gerektiğini önceden sana söyledi mi?
- önceden görmek
- anticipate
- önceden kestirilebilir
- predictable
- önceden belirlenmiş
- predetermined
In the same way as Hegel, Panovsky's notion of the dialectic makes history follow a predetermined course.
- Hegel'le aynı şekilde, Panovsky'nin diyalektik kavramı tarihe önceden belirlenmiş bir rotayı izlettirir.
- önceden haber vermek
- prophesy
- önceden haber vermek
- foretell
- önceden ayarlanmış
- put up
- önceden söylemek
- predict
- önceden söylemek
- augur
- önceden üretmek
- prefabricate
- önceden açıklamak
- premise
- önceden hesaplamak
- to anticipate
- önceden ayarlanmış
- prearranged
- önceden belirlenmiş
- prearranged
- önceden görme
- anticipate
- önceden sezme
- predict
- önceden sezmek, ileriyi görmek
- to predict, to foresee
- önceden tanımlanmış
- pre-pidded
bu seri (ürünler) önceden tanımlanmıştır.
- önceden önlem almak
- to take necessary precautions
- önceden adanmış
- predestined
- önceden alınan tat
- foretaste
- önceden ayarlamak
- prearrange
- önceden ayarlamak
- pre engage
- önceden ayarlamak
- put up
- önceden ayarlanmamış
- unarranged
- önceden ayarlanmış
- fixed
This contest is fixed.
- Bu yarışma önceden ayarlanmış.
- önceden bağlanmak
- pre engage
- önceden belirleme
- predetermination
- önceden belirlemek
- predetermine
- önceden belirlemek
- to predetermine
- önceden belirlenmiş sonuç
- fix
- önceden belli olan
- assured
- önceden bildirmek
- augur
- önceden bildirmek
- to predict
- önceden bilinmeyen
- undesigned
- önceden bilinmez
- unpredictable
She's very unpredictable.
- O çok önceden bilinmez.
- önceden bilme
- foreknowledge
- önceden bilme
- precognition
- önceden bilmek
- know smth. before
- önceden bilmek
- foreknow
- önceden bir adli yardım talebi olmaksızın bilgi değişimi
- (Hukuk) spontaneous exchange of information
- önceden düzenlemek
- prearrange
- önceden düşünerek
- premeditatedly
- önceden düşünmek
- envisage
- önceden düşünmek
- premeditate
- önceden düşünmek
- discount
- önceden düşünülmemiş
- off-the-cuff
- önceden düşünülmüş
- prepense
- önceden eğitilmiş bireysel insan gücü
- (Askeri) pretrained individual manpower
- önceden fikir edinme
- prefiguration
- önceden fikir vermek
- prefigure
- önceden gereken
- prerequisite
- önceden gerekli olan
- prerequisite
- önceden gerekli şey
- prerequisite
- önceden gitmek
- forego
- önceden göndermek
- send forward
- önceden görmek
- to foresee
- önceden görmek
- foresee
- önceden görmek
- presage
- önceden göstermek
- foreshadow
- önceden haber veren
- precursory
- önceden haber verme
- prediction
- önceden haber vermek
- prognosticate
- önceden haber vermek
- to foretell, to forewarn
- önceden haber vermek
- give notice
- önceden haber vermek
- forebode
- önceden haber vermek
- predict
- önceden haber vermek
- presage
- önceden hazırlamak
- prearrange
- önceden hazırlamak
- precondition
- önceden hazırlamak
- prefabricate
- önceden hazırlamak
- preset
- önceden hazırlamak
- predispose
- önceden hazırlanmamış
- unstudied
- önceden hesaplamak
- precalculate
- önceden hüküm vermek
- prejudge
- önceden kafasında canlandırma
- prefiguration
- önceden kararlaştırma
- predetermination
- önceden kararlaştırmak
- predetermine
- önceden kararlaştırılmış
- predetermined
- önceden kavramak
- prefigure
- önceden kaydedilmiş
- prerecorded
- önceden kestirmek
- dope
- önceden kestirmek
- dope out
- önceden konuşlanmalı su üstü harekatı; Kara Kuvvetleri Postahanesi
- (Askeri) afloat pre-positioning operations; Army Post Office
- önceden konuşlanmış yüzer kuvvet
- (Askeri) afloat pre-positioning force
- önceden kurmak
- preset
- önceden kısmet etmek
- foreordain
- önceden mahkum etmek
- pre doom
- önceden mevzilendirilmiş harp malzemesi ihtiyacı
- (Askeri) pre-positioned war materiel requirement
- önceden mevzilendirilmiş harp yedekleri
- (Askeri) pre-positioned wartime reserves
- önceden mevzilendirilmiş harp yedeği malzeme stoğu
- (Askeri) pre-positioned war reserve materiel stock
- önceden mevzilendirilmiş kuvvet, teçhizat veya kaynaklar; önceden mevzilendirme
- (Askeri) pre-positioned force, equipment, or supplies; prepositioning
- önceden nasip etmek
- preordain
- önceden paketlemek
- prepackage
- önceden paketlemek
- prepack
- önceden paketlenmiş
- prepacked
- önceden pişirmek
- precook
- önceden pişmiş
- ready cooked
- önceden planlamak
- plan ahead
- önceden plânlanmamış
- undesigned
- önceden plânlanmamış
- unpremeditated
- önceden plânlanmış
- cut and dried
- önceden rıza alma
- (Hukuk) prior consent
- önceden saptama
- predetermination
- önceden saptamak
- to predetermine
- önceden saptamak
- predetermine
- önceden satın almak
- pre empt
- önceden sezen
- presentient
- önceden sezmek
- forebode
- önceden silahlamak
- forearm
- önceden silahlanmak
- forearm oneself
- önceden soğutmak
- precool
- önceden söylenmiş olan
- canned
- önceden söz vermek
- pre engage
- önceden taahhüt etmek
- pre engage
- önceden tasarlama
- premeditation
- önceden tasarlamak
- to premeditate
- önceden tasarlayarak
- premeditatedly
- önceden tatma
- foretaste
- önceden tutmak
- pre empt
- önceden uyarmak
- to forewarn
- önceden varsayma
- presupposition
- önceden varsaymak
- presuppose
- önceden yapma
- anticipation
- önceden yapmak
- forestall
- önceden yapmak
- anticipate
- önceden yapılan
- anticipatory
- önceden yazılmamış
- unscripted
- önceden yer ayırtma
- advance booking
- önceden yer ayırtmak
- book in advance
- önceden yerleşme
- preoccupancy
- önceden yerleşme
- preoccupation
- önceden çektirmek
- (dokuma) preshrink
- önceden ödeme
- prepayment
- önceden ödemek
- prepay
- önceden ödenmiş
- prepaid
- önceden ısıtmak
- preheat
- önceden belirlenmiş
- foregone
- önceden bilmek
- foretell
- önceden bilme
- prescience
- önceden görme
- {i} foreseeing
- önceden görme
- foresight
- önceden görme
- prevision
- kaderi önceden belirmiş
- predestined
- Önceden belirlenmiş
- pre-established
- Önceden belirlenmiş
- prespecified
- Önceden belirlenmiş
- preestablished
- önceden bilmek
- know in advance
- Milli Parklar Teşkilatı; daha önceden hizmeti yok; Nükleer Planlama Sistemi
- (Askeri) National Park Service; nonprior service; Nuclear Planning System
- NATO İttifak Önceden Düzenlenmiş Sivil Uçak Programı
- (Askeri) North Atlantic Treaty Organization (NATO) Allied Pre-Committed Civil Aircraft Program
- ağır taşıyıcı önceden mevzilendirilmiş gemisi
- (Askeri) heavy-lift pre-position ship
- bunun için daha önceden bir tedavi gördünüz mü
- Have you previously been treated for it
- deniz önceden konuşlandırma gemisi fibi
- (Askeri) maritime pre-positioning ships squadron
- deniz önceden mevzilendirme kuvveti
- (Askeri) maritime pre-positioning force
- deniz önceden mevzilendirme teçhizatı ve kaynakları
- (Askeri) maritime pre-positioning equipment and supplies
- denizde önceden konuşlandırma gemisi; çağrı işlemci koruması; Askeri Posta Servi
- (Askeri) maritime pre-positioning ship; message processor shelter; Military Postal Service
- hava limanı filosu; su üstüne önceden konuşlandırılmış gemi ; önceden konuşlandı
- (Askeri) aerial port squadron; afloat pre-positioning ship; Army pre-positioned stocks
- hava limanı komutanı; Zırhlı Personel Taşıyıcı; önceden programlanmış konferans
- (Askeri) aerial port commander; armored personnel carrier; assign preprogrammed conference list
- kötü olayları önceden haber veren kimse
- Cassandra
- kısa süreli önceden mevzilendirilmiş gemiler
- (Askeri) near-term pre-positioned ships
- nesneleri önceden algılamayla ilgili
- eidetic
- olacağı önceden işaret edilen olay
- antitype
- parçaları önceden hazırlanmış
- prefabricated
- satış için önceden hazırlanan sözler
- pitch
- seçim sonucunu önceden hesaplayan kimse
- pollster
- sonucu önceden haber veren
- prognostic
- yerinden önceden bütçe
- (Eğitim) ex-ante budget
- çok önceden
- long before
- önceden belirlenmiş
- predeterminate
- önceden bilmek
- foresee
- ünite halinde kuruluşa dahil teşkilat malzemenin önceden yerleştirilmesi
- (Askeri) pre-positioning of materiel configured to unit sets