Tom had a hunch that Mary was lying.
- Tom'un Mary'nin yalan söylediğine dair bir önsezisi vardı.
I have a hunch that it will rain.
- Yağmur yağacağına dair bir önsezim var.
What is your intuition telling you?
- Önsezin sana ne söylüyor?
Despite her foreboding, Mary entered the cellar.
- Onun önsezisine rağmen Mary kilere girdi.
After watching that film he was filled with a sense of foreboding.
- O, o filmi izledikten sonra önsezi duygusu ile doluydu.
I had a premonition today.
- Bugün bir önsezim vardı.
Neither wild nor domestic animals appear to have any premonition of death.
- Ne vahşi, ne de evcil hayvanların ölümle ilgili herhangi önsezileri var gibi görünüyor.
Tom had a hunch that Mary was lying.
- Tom'un Mary'nin yalan söylediğine dair bir önsezisi vardı.
I was following a hunch.
- Bir önseziyi izliyordum.