A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
I don't understand the words on the face of the coin.
- Madeni paranın önündeki sözleri anlamıyorum.
I have seen that face somewhere before.
- O yüzü daha önce bir yerde gördüm.
There is a lake in front of my house.
- Evimin önünde bir göl var.
The car is parked in front of the building.
- Araba, binanın önüne park edildi.
Please bring the matter forward at the next meeting.
- Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
He took a step forward.
- O, öne doğru bir adım attı.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Water, forests, and minerals are important natural resources.
- Su, ormanlar ve mineraller önemli doğal kaynaklardır.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.
Tom always wants to sit in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Its presence is important for me.
- Onun varlığı benim için önemli.
This is not a joke to be told in the presence of your parents.
- Bu, ailenin gözünün önünde anlatılacak bir fıkra değil.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
You should keep your windshield clean.
- Ön camı temiz tutmalısın.
Should I clean your windshield?
- Ön camını temizlemem gerekiyor mu?
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.
Please inform me of your absence in advance.
- Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.
Citizenship is a prerequisite for voting.
- Vatandaşlık, oylama için bir ön koşuldur.
Let me give you a preview.
- Sana bir ön izleme vereyim.
I'm pretty sure Tom's biased.
- Tom'un ön yargılı olduğundan oldukça eminim.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
Consciousness is a precondition of being.
- Bilinç varlığın ön koşuludur.
He ejaculated while we were still having foreplay.
- O biz hâlâ ön sevişme yaparken boşaldı.
Do you think that foreplay is an important part of sex?
- Ön sevişmenin seksin önemli bir parçası olduğunu düşünüyor musun?