The truck cut in front of my car.
- Kamyon arabamın önünü kesti.
Bend your knees and look in front of you.
- Dizlerinizi bükün ve önünüze bakın.
The front runner was thirty meters ahead of her nearest competitor.
Ray Winstone is fronting a campaign for the Football Association that aims to stop pushy parents shouting abuse at their children during the grassroots football season.
The velar plosives are often fronted through the influence of a following front vowel, and retracted through the influence of a following back vowel.
A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
What is old age? First you forget names, then you forget faces, then you forget to pull your zipper up, then you forget to pull it down.
- Yaşlılık nedir? Önce isimleri unutursun, sonra yüzleri unutursun, sonra fermuarını çekmeyi unutursun, sonra onu indirmeyi unutursun.
I don't understand the words on the face of the coin.
- Madeni paranın önündeki sözleri anlamıyorum.
The car is parked in front of the building.
- Araba, binanın önüne park edildi.
There is a post office in front of my house.
- Evimin önünde bir postahane var.
She stepped forward to shake his hand.
- Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
If you put your best foot forward, you will succeed.
- Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
Nobody can foresee what'll happen.
- Kimse ne olacağını öngöremez.
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
Tom always wants to sit in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.
- Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü.
It's the first time I scream in presence of the manager. I saw a big cockroach on the table!
- Yöneticinin önünde ilk kez çığlık attım. Masada büyük bir hamamböceği görmüştüm!
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
I saw Tom through the windshield.
- Arabanın ön camından Tom'u gördüm.
Should I clean your windshield?
- Ön camını temizlemem gerekiyor mu?
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.