ömürlü

listen to the pronunciation of ömürlü
Türkçe - İngilizce
long-lived
lasting (a certain amount of time)
ömür
(isim) Life

The man was given a life sentence. - Adama ömür boyu hapis cezası verildi.

Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime. - Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.

ömür
{i} lifetime

This is the chance of a lifetime. - Bu bir ömür boyu şanstır.

Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime. - Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.

ömür
lifespan
uzun ömürlü
long-lasting

Usually, seagulls make long-lasting couples. - Deniz martıları genellikle uzun ömürlü çiftler oluştururlar.

uzun ömürlü
perennial
uzun ömürlü
hardwearing
uzun ömürlü
long-lived
uzun ömürlü
long-life
uzun ömürlü
long life

He won't live a long life. - O, uzun ömürlü olmayacak.

ömür
working life
ömür
life time
ömür
existence
ömür
life span
daha uzun ömürlü olmak
stand through
kısa ömürlü
short-lived, ephemeral
kısa ömürlü
(Hukuk) ephemeral
kısa ömürlü
fugacious
kısa ömürlü
shortlived
kısa ömürlü
fugitive
kısa ömürlü böcek
dayfly
kısa ömürlü şey
Ephemera
kısa ömürlü şey
ephemeron
uzun ömürlü
durable, hardwearing
uzun ömürlü
long lived
uzun ömürlü
serviceable
uzun ömürlü
heavy duty
uzun ömürlü
durable
uzun ömürlü olma
longevity
ömür
service life
ömür
life, life-span
ömür
life, lifetime
ömür
(someone) who is amusingly odd, entertaining
ömür
race
ömür
vita
ömür
time of life
ömür
existance
Türkçe - Türkçe
Ömrü uzun olan
Uzun süreli
kısa ömürlü
Ömrü az olan veya uzun süre yaşamayan
uzun ömürlü
Yaşadığı süre çok uzun olan
Ömür
(Osmanlı Dönemi) DÂD
ömür
Yaşama veya var olma süresi, yaşam, hayat
ömür
Kurtuluş savaşı gazisi Fikret Yüzatlı tarafından üretimine başlanmış olan Türkiye'nin ilk ambalajlı yoğurdunun adı
ömür
Yaşama veya var olma süresi, yaşam, hayat: "Yok yere geçirdim günü, ah nideyim ömrüm seni."- Yunus Emre. Çok hoşa giden şey
ömür
Çok hoşa giden şey
ömürlü