ölümcül

listen to the pronunciation of ölümcül
Türkçe - İngilizce
fatal

The slightest mistake may lead to a fatal disaster. - En küçük hata ölümcül bir felakete götürebilir.

Life is a fatal sexually transmitted disease. - Hayat ölümcül,cinsel,taşınan bir hastalıktır.

deadly

He fell a victim to a deadly disease. - Ölümcül bir hastalığa kurban gitti.

Sloth or laziness is one of the seven deadly sins. - Uyuşukluk ya da tembellik yedi ölümcül günahtan biridir.

mortal

Tom was mortally wounded. - Tom ölümcül yaralıydı.

All the passengers are in mortal danger. - Bütün yolcular ölümcül tehlikedeler.

mortal, fatal
pernicious
mortal, fatal, deadly; about to die, on one's deathbed
(someone) who is near death, dying
moribund
mortally

Tom was found mortally wounded. - Tom ölümcül olarak yaralı bulundu.

He was mortally wounded. - O ölümcül bir biçimde yaralıydı.

terminal

Dan was informed that his wife, Linda, was terminally ill. - Dan karısı Linda'nın ölümcül derecede hasta olduğu konusunda bilgilendirildi.

Tom is terminally ill. - Tom ölümcül derecede hasta.

deadliest

It's the deadliest city in America. - Amerika'nın en ölümcül şehridir.

Rabies is the deadliest disease on earth. - Kuduz yeryüzündeki en ölümcül hastalıktır.

be deadly
ölümcül derecede
terminally

Dan was informed that his wife, Linda, was terminally ill. - Dan karısı Linda'nın ölümcül derecede hasta olduğu konusunda bilgilendirildi.

Tom is terminally ill. - Tom ölümcül derecede hasta.

ölümcül hasta
terminally ill
ölümcül hastalık
terminal illness
ölümcül hastalığın son aşamasına ait
terminal
ölümcül şekilde
fatally

Tom was fatally wounded in the battle. - Tom savaşta ölümcül şekilde yaralandı.

Beowulf was fatally wounded in the battle. - Beowulf savaşta ölümcül şekilde yaralandı.

Türkçe - Türkçe
Can çekişen
Ölümle sona erme ihtimali olan veya ölümle sona eren
ölümsek