ölçüsüzce

listen to the pronunciation of ölçüsüzce
Türkçe - İngilizce
beyond measure
Very large; great; huge
To a great extent or degree; very
in excess or without limit; "amazed beyond measure
immeasurable, cannot be estimated
in excess or without limit; "amazed beyond measure"
ölçü
measurement

The measurements need to be precise. - Ölçümler hassas olmalı.

The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner. - Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.

ölçü
{i} dimensions
ölçü
measure

Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume. - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.

What are the measures of time? - Zamanın ölçüsü nedir?

ölçü
size

Have you got smaller size? - Daha küçük ölçün var mı?

What's your shoe size? - Ayakkabı ölçün nedir?

ölçü
{i} gauge

He wears a 6 gauge earring. - O bir 6 ölçü küpe takıyor.

ölçü
dimension
ölçü
{i} benchmark
ölçü
(Ticaret) yardstick
ölçü
{i} gage
ölçü
{i} meter

This tree measures three meters around. - Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.

ölçü
{i} extent

I agree with you to a certain extent. - Bir ölçüde seninle aynı fikirdeyim.

To what extent can he be trusted? - Ne ölçüde ona güvenilebilir?

ölçü
amount

I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house. - Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.

Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition. - Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.

ölçü
(Ticaret) measures

What are the measures of time? - Zamanın ölçüsü nedir?

This tree measures three meters around. - Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.

ölçü
(Bilgisayar) metric

Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead. - Tom, inatçı olmasına rağmen, büyük fıçı ölçü birimi yerine, mantıklı olan metrik sistemi değiştirmeyi reddediyordu.

ölçü
reagent
ölçü
metro
ölçü
measurement procedures
ölçü
(Ticaret) norm
ölçü
caliber
ölçü
level

Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly. - Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that. - Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

ölçü
prosody
ölçü
test

The test of democracy is freedom of criticism. - Demokrasinin ölçüsü eleştiri özgürlüğüdür.

ölçü
measuring

ׁWe're measuring the depth of the river. - Biz nehrin derinliğini ölçüyoruz.

The carpenter is measuring the floor. - Marangoz döşemeyi ölçüyor.

ölçü
metre
ölçü
scale

It seems the rural area will be developed on a large scale. - Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.

Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume. - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.

ölçü
measurement; size: "masanın ölçüleri - the table´s measurements"
ölçü
(poetry) meter
ölçü
(music) (a) measure
ölçü
unit of measurement
ölçü
poet. meter
ölçü
measure; measurement, dimension; size; moderation; metre
ölçü
measurement; size: masanın ölçüleri the table's measurements
ölçü
mus. (a) measure
ölçü
measure; proper degree; suitable limit, bounds
ölçü
measurement, measure, measuring
ölçü
foot rule
ölçü
metre [Brit.]
ölçü
standard

This factory uses an integrated manufacturing system standardized from parts on through to finished products. - Bu fabrika parçalardan bitmiş ürünlere kadar ölçünlenmiş entegre üretim sistemi kullanmaktadır.

There is no one standard for beauty. - Güzellik için tek bir ölçüt yoktur.

ölçü
stint
ölçü
(Biyoloji) denomination
Türkçe - Türkçe

ölçüsüzce teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Ölçü
miktar
Ölçü
mezür
Ölçü
mizan
Ölçü
endaze
Ölçü
vezin
ölçü
Belirlenmiş boyut
ölçü
Değer, itibar: "Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı."- Y. Z. Ortaç. Ölçüt
ölçü
Değer, itibar
ölçü
Bir ezginin eşit bölümlere ayrılışı
ölçü
Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan
ölçü
Aşırı olmama, ılımlı, uygun olma durumu
ölçü
Ölçme sonucu bulunan rakam
ölçü
Ölçüt
ölçü
Bu değerlerlendirmede kullanılan birim, ölçme birimi: "Ziyanımız, ölçülere sığmayacak kadar büyüktür."- R. E. Ünaydın. Ölçme sonucu bulunan rakam
ölçü
Bu değerlerlendirmede kullanılan birim, ölçme birimi
ölçü
Bir manzumedeki dizelerin hece ve durak bakımından denk oluşu, vezin