ödünç

listen to the pronunciation of ödünç
Türkçe - İngilizce
(Hukuk) loan

Please loan me your dictionary. - Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.

The bank loaned her 500 dollars. - Banka ona 500 dolar ödünç verdi.

on loan
loaned

I loaned Tom all my money. - Tom'a bütüm paramı ödünç verdim.

The bank loaned her 500 dollars. - Banka ona 500 dolar ödünç verdi.

as a loan
loaned, lent, borrowed; as a loan
borrowed

Would you mind if I borrowed your car? - Arabanı ödünç alabilir miyim?

She borrowed the book from him. - Kitabı ondan ödünç aldı.

accommodation
lent

He spent all the money that his friend had lent him. - Arkadaşının ona ödünç verdiği tüm parayı harcadı.

The bank lent him 500 dollars. - Banka ona 500 dolar ödünç verdi.

borrow

Mary does not let her sister borrow her clothes. - Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.

Could I borrow your car? - Arabanı ödünç alabilir miyim?

ödünç almak
borrow

Whose bicycle did you want to borrow? - Kimin bisikletini ödünç almak istedin?

Tom wants to borrow your car. - Tom arabanı ödünç almak istiyorum.

ödünç vermek
lend

Tom was kind enough to lend me some money. - Tom bana biraz para ödünç vermek için yeterince kibardı.

I had to lend Tom money so he could pay his rent. - Kirasını ödeyebilsin diye Tom'a parayı ödünç vermek zorunda kaldım.

ödünç para
loan

I loaned Tom some money. - Ben Tom'a biraz ödünç para verdim.

Has Tom ever asked you to loan him money? - Tom hiç ona ödünç para vermeni istedi mi?

ödünç vermek
to lend
ödünç almak
to borrow

Tom wants to borrow your car. - Tom arabanı ödünç almak istiyorum.

I'd like to borrow fifty dollars from you. - Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.

ödünç alınmış olan mal
with borrowed goods
ödünç mal
borrowed goods
ödünç para vermek
Lend someone money
ödünç verme
lending

Tom finally talked Mary into lending him her accordion. - Tom sonunda Mary'yi akordeonunu ona ödünç vermesi için ikna etti.

I finally talked Tom into lending me his bicycle. - Sonunda Tom'u bisikletini bana ödünç vermesi için ikna ettim.

ödünç alan
borrower

I know that interest rates are fixed in accordance to the borrower's business risk. - Faiz oranlarının ödünç alanların iş riskine uygun olarak tespit edildiğini biliyorum.

Neither a borrower nor a lender be. - Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.

ödünç almak
take on loan
ödünç almak
raise a loan
ödünç kitap veren kütüphane
circulating library
ödünç para
loan; borrowed money
ödünç veren
lender

Neither a borrower nor a lender be! - Ne borçlu ne de ödünç veren ol!

Neither a borrower nor a lender be. - Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.

ödünç verilen şey
loan
ödünç verme
loan

Tom wanted Mary to loan him some money. - Tom Mary'den ona biraz para ödünç vermesini istedi.

The company asked the bank to loan them some money to buy new machinery. - Şirket bankanın yeni makineler almak için onlara bir miktar para ödünç vermesini istedi.

ödünç verme
lend

It is stupid of you to lend him your money. - Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.

Tom doesn't have the courage to ask Mary to lend him her video camera. - Tom'un Mary'den video kamerasını ona ödünç vermesi için isteme cesareti yok.

ödünç vermek
loan
ödünç vermek
put out to loan
ödünç vermek
1. to lend (something). 2. to lend
ödünç almak
borrow from
ödünç ver
lend

Please lend me this pen. - Lütfen bu kalemi bana ödünç ver.

Can you lend me a stapler? - Bana bir zımba ödünç verebilir misiniz?

ödünç ver
{f} loaning
ödünç ver
{f} lending

I wonder if you would mind lending me your car for a couple of days. - Birkaç günlüğüne arabanı bana ödünç vermenin bir sakıncası olup olmadığını merak ediyorum.

Tom, would you mind lending me ten dollars? - Tom, bana on dolar ödünç verir misin?

ödünç ver
{f} lent

The magazine which you lent me is very interesting. - Bana ödünç verdiğin dergi çok ilginç.

The bank lent her 500 dollars. - Banka ona 500 dolar ödünç verdi.

ödünç verme
{i} loaning
eğreti verme, ödünç verme
making improvised, lending
ödünç almak
barrowed
ödünç vermek
lent

bir şeyi ödünç vermek.

ödünç vermek
loaning
ampul ödünç verir misiniz
Can you lend me a bulb
cıvata ödünç verir misiniz
Can you lend me a bolt
faiz karşılığında ödünç para vermek
(Hukuk) loan
fener ödünç verir misiniz
Can you lend me a flashlight
kerpeten ödünç verir misiniz
Can you lend me pliers
kriko ödünç verir misiniz
Can you lend me a jack
tornavida ödünç verir misiniz
Can you lend me a screwdriver
çekiç ödünç verir misiniz
Can you lend me a hammer
ödünç ver
{f} loan

The bank loaned her 500 dollars. - Banka ona 500 dolar ödünç verdi.

Tom wanted Mary to loan him some money. - Tom Mary'den ona biraz para ödünç vermesini istedi.

ödünç verme
accommodation
ıngiliz anahtarı ödünç verir misiniz
Can you lend me a wrench