öğretmek

listen to the pronunciation of öğretmek
Türkçe - İngilizce
teach

That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach. - İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.

I am very tired from teaching. - Öğretmekten çok yoruldum.

show
introduce
school

Miss Smith teaches English at this school. - Bayan Smith bu okulda İngilizce öğretmektedir.

Tom isn't qualified to teach high school. - Tom lisede öğretmek için nitelikli değil.

indoctrinate
instruct

I use animals to instruct people. - İnsanlara öğretmek için hayvanları kullanırım.

enlighten
initiate
to teach, to instruct; to instil, to instill, to indoctrinate
profess

Teaching English is his profession. - İngilizce öğretmek onun mesleğidir.

to teach

Did Mr Davis come to Japan to teach English? - Bay Davis Japonya'ya İngilizce öğretmek için mi geldi?

Her job is to teach English. - Onun işi İngilizce öğretmektir.

beat into
instil
educate
drill
edify
öğret
{f} taught

While employed at the bank, he taught economics at college. - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.

My mother taught me how to make osechi. - Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.

söylemesi gerekeni öğretmek
prime
öğret
{f} teach

Yumi will become a teacher. - Yumi öğretmen olacak.

Are you a teacher or a student here? - Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?

öğretme
instructing
öğret
{f} enlightened
öğret
instruct

This book is both interesting and instructive. - Bu kitap hem ilginç hem de öğretici.

Not all of the books are instructive. - Kitapların hepsi öğretici değil.

öğret
{f} edifying
öğret
{f} teaching

All our teachers were young and loved teaching. - Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.

He earns his living by teaching English. - Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.

öğret
edify
öğretme
tuition
öğretme
{i} edifying
öğret
school

My father teaches English at a high school. - Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.

Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied? - Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?

öğretme
initiation
ahlâk öğretmek
moralize
akıl öğretmek
to give advice to
ilmihal öğretmek
catechize
soru cevap yöntemiyle öğretmek
catechize
tekrar ede ede öğretmek
drum
zorla öğretmek
dragoon smth. into smb
zorla öğretmek
whip
öğret
schooling
öğretme
training
öğretme
indoctrination
öğretme
edification
ıncil'i öğretmek
evangelize
Türkçe - Türkçe
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak: "Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış."- R. H. Karay
Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak
Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak: "Bir şeyi bir adama öğretmek için öğretenle öğrenen arasında mutlaka ruhi bir yakınlık lazımdır."- B. Felek
Yetenek kazandırmak
(Osmanlı Dönemi) TEBADÜR
(Osmanlı Dönemi) TASADDUR
(Osmanlı Dönemi) KABES
Öğretme
(Osmanlı Dönemi) İFKAH
Öğretme
(Osmanlı Dönemi) BEYAN
öğretme
Öğretmek işi
öğretmek