I am very tired from teaching.
- Öğretmekten çok yoruldum.
This book is designed to teach children how to read.
- Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
While employed at the bank, he taught economics at college.
- Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
I've been a ski instructor for three years.
- Üç yıldır bir kayak öğretmeniyim.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
I use animals to instruct people.
- İnsanlara öğretmek için hayvanları kullanırım.
He wanted to teach English at school.
- Okulda İngilizce öğretmek istedi.
He wanted to teach English at school.
- Okulda İngilizce öğretmek istiyordu.
Tom always stays at school as late as the teachers allow him to.
- Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.
That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
Did Mr Davis come to Japan to teach English?
- Bay Davis Japonya'ya İngilizce öğretmek için mi geldi?
Teaching English is his profession.
- İngilizce öğretmek onun mesleğidir.