öğretme

listen to the pronunciation of öğretme
Türkçe - İngilizce
training
indoctrination
instructing
tuition
{i} edifying
initiation
edification
öğretmek
teach

I am very tired from teaching. - Öğretmekten çok yoruldum.

This book is designed to teach children how to read. - Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.

öğretme sanatı
didactics
öğret
{f} taught

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

While employed at the bank, he taught economics at college. - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.

öğret
{f} teach

I know that you're a teacher. - Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.

I will teach you to play chess. - Sana satranç oynamayı öğreteceğim.

öğretmek
beat into
öğret
{f} enlightened
öğret
instruct

The story is at once interesting and instructive. - Hikaye hem ilginç hem de öğretici.

I've been a ski instructor for three years. - Üç yıldır bir kayak öğretmeniyim.

öğret
{f} edifying
öğret
{f} teaching

Your method of teaching English is absurd. - Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.

He earns his living by teaching English. - Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.

öğret
edify
öğretmek
indoctrinate
öğretmek
instil
öğretmek
educate
öğretmek
instruct

I use animals to instruct people. - İnsanlara öğretmek için hayvanları kullanırım.

öğretmek
drill
öğretmek
school

He wanted to teach English at school. - Okulda İngilizce öğretmek istedi.

He wanted to teach English at school. - Okulda İngilizce öğretmek istiyordu.

öğretmek
{f} introduce
öğret
school

Tom always stays at school as late as the teachers allow him to. - Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.

This is the school where she is teaching. - Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.

öğretmek
to teach

That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach. - İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.

Did Mr Davis come to Japan to teach English? - Bay Davis Japonya'ya İngilizce öğretmek için mi geldi?

soru cevaplı öğretme usulü
(Eğitim) catechism
öğret
schooling
öğretmek
show
öğretmek
enlighten
öğretmek
initiate
öğretmek
to teach, to instruct; to instil, to instill, to indoctrinate
öğretmek
profess

Teaching English is his profession. - İngilizce öğretmek onun mesleğidir.

öğretmek
edify
ıncil'i öğretme
revivalism
ıncil'i öğretme
evangelization
Türkçe - Türkçe
Öğretmek işi
(Osmanlı Dönemi) İFKAH
(Osmanlı Dönemi) BEYAN
Öğretmek
(Osmanlı Dönemi) TEBADÜR
Öğretmek
(Osmanlı Dönemi) TASADDUR
Öğretmek
(Osmanlı Dönemi) KABES
öğretmek
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak
öğretmek
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak: "Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış."- R. H. Karay
öğretmek
Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak
öğretmek
Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak: "Bir şeyi bir adama öğretmek için öğretenle öğrenen arasında mutlaka ruhi bir yakınlık lazımdır."- B. Felek
öğretmek
Yetenek kazandırmak
öğretme