He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
Not all of the books are instructive.
- Kitapların hepsi öğretici değil.
I am very tired from teaching.
- Öğretmekten çok yoruldum.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.