There were some men eating their lunches under the trees in front of the library.
- Kütüphanenin önündeki ağaçların altında öğle yemeklerini yiyen bazı adamlar vardı.
They are impatient for their lunch.
- Onlar öğle yemekleri için sabırsızlar.
Tom didn't have time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği yemek için zamanı yoktu.
Tom didn't feel like eating lunch.
- Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.