öğle

listen to the pronunciation of öğle
Türkçe - İngilizce
noon

We've eaten pizza and chicken at noon. - Biz, öğleyin pizza ve tavuk yedik.

He came here before noon. - O buraya öğleden önce geldi.

noon, midday
lunchtime

It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat? - Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.

We should get to Chicago by lunchtime. - Biz öğle yemeği saatine kadar Chicago'ya varmalıyız.

midday

They will contact us before midday today. - Onlar bugün öğleden önce bizimle iletişime geçecekler.

We have lunch at midday. - Biz gün ortasında öğle yemeği yiyoruz.

noons
noonday
öğle yemeği
lunch

I'll pay the money for your lunch today. - Bugün senin öğle yemeğin için parayı ben ödeyeceğim.

She has lunch at home. - Öğle yemeğini evde yedi.

öğle yemeği
luncheon

I'm afraid I won't be able to make it for our luncheon appointment. - Maalesef öğle yemeği randevumuz için bunu yapamayacağım.

We asked ten people to the luncheon. - Öğle yemeğine on kişi davet ettik.

öğle yemeği yemek
lunch

Tom didn't feel like eating lunch. - Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.

Do you know a good place to have lunch? - Öğle yemeği yemek için iyi bir yer biliyor musunuz?

öğle molası
(Öğle yemeği molası) Lunch break
öğle namazı
(Din) Dhuhr prayer
öğle sonrası
afternoon
öğle tatili
lunch hour
öğle uykusu
siesta

Tom didn't take a siesta. - Tom öğle uykusu uyumadı.

öğle vakti
noontide
öğle vakti olan
meridian
öğle yemeği için kapalı
Closed for lunch
öğle yemeği yemek
to have lunch, to lunch
öğle zamanı
at noon
öğle üstü
around noon
öğle yemeği ye
have lunch

Tom didn't have lunch. - Tom öğle yemeği yemedi.

Do you know a good place to have lunch? - Öğle yemeği yemek için iyi bir yer biliyor musunuz?

öğle yemeği ye
{f} lunch

We had an early lunch. - Biz erken bir öğle yemeği yedik.

It's time to eat lunch. - Öğle yemeği yeme zamanı.

erken öğle yemeği
early lunch
gerçek öğle
apparent noon
kahvaltı ile öğle yemeği birleştirilen öğün
brunch
ortalama öğle
mean noon
tam öğle zamanı
high noon
yerel öğle
local noon
Türkçe - Türkçe
Gün ortası
bakınız: öğle namazı
Gün ortası: "Ertesi gün öğleye kadar nasıl vakit geçireceğini bilemedi."- P. Safa. Öğle ezanı. Öğle namazı: "Öğleyi de kılar, sonra ağıla çıkarım."- Ö. Seyfettin
öğlen
zeval
(Osmanlı Dönemi) zuhr
öğle ezanı
Öğle namazını haber vermek için okunan ezan
öğle namazı
Öğle vakti kılınan namaz
öğle paydosu
Çalışma yerlerinde öğle vaktinde yemek yeme, dinlenme gibi amaçlarla işi bir süre bırakma
öğle tatili
Öğle paydosu
öğle uykusu
Genellikle öğle yemeğinden sonraki kısa süreli uyku
öğle vakti
Günün öğle saatleri
öğle yemeği
Öğle saatlerinde yenen yemek
öğle uykusu
siesta
öğle yemeği
gada
öğle