You've given me good advice.
- Bana iyi öğüt verdin.
I'll give you a piece of good advice.
- Sana iyi bir öğüt vereceğim.
He gave her a piece of advice.
- O, ona biraz öğüt verdi.
I'd like to give you a piece of advice.
- Sana küçük bir öğüt vermek istiyordum.
I'm fed up with him always preaching to me.
- Bana her zaman öğüt vermesinden bıktım.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Where did you grind them?
- Onları nerede öğüttün?