I have a dozen reports to read.
- Okuyacak çok sayıda raporum var.
Tom gave me a dozen cookies in a plastic bag.
- Tom bana plastik bir torba içinde çok sayıda kurabiye verdi.
Scores of people visited Japan.
- Çok sayıda insan Japonyayı ziyaret etti.
Scores of people died in the epidemic.
- Salgında çok sayıda insan öldü.
A lot of people want peace all over the world.
- Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
There are a lot of fish in the pond.
- Gölde çok sayıda balık var.