çok iyi

listen to the pronunciation of çok iyi
Türkçe - İngilizce
very good

She's a very good teacher. - O çok iyi bir öğretmendir.

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

very good, first-class
thumbs up
cool

I always thought Tom was so cool. - Ben hep Tom'un çok iyi olduğunu düşündüm.

two thumbs up
that's cool
{s} roaring
banner
very well

My father knows your mother very well. - Babam, senin anneni çok iyi tanır.

Mr Brown speaks Japanese very well. - Bay Brown Japonca'yı çok iyi konuşur.

highly

She is highly reputed not only as a scholar but also as a poet. - O sadece bir bilim adamı olarak değil aynı zamanda bir şair olarak da çok iyi tanınmış.

(Konuşma Dili) bully for you
(Argo) mickey mouse
terrific
choice
(Argo) grouse
good

I hear he is good at mahjong. - Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.

She's a very good teacher. - O çok iyi bir öğretmendir.

devastating
(Argo) cold stupid fresh
intimately
extra
celestial

Can there be so much anger in celestial hearts? - Çok iyi kalplerde bu kadar çok öfke olabilir mi?

splendid
funky
in the pink of condition
competent
admirable
grand

Grandmother looked very well. - Büyükanne çok iyi görünüyordu.

My grandmother can't see very well. - Büyükannem çok iyi göremez.

like a bomb
exquisite
outstanding

His ability in mathematics is outstanding. - Onun matematikteki yeteneği çok iyi.

excellent

Your accent is excellent. You'd pass for an Englishman any time. - Şiven çok iyi. Her zaman İngiliz diye geçinebilirsin.

Are the results good? Yes, they're excellent. - Sonuçlar iyi mi? Evet, çok iyi.

nifty
sensational
great

I'm not so great at following directions. - Aşağıdaki talimatlarda çok iyi değilim.

Bob and I are great friends. - Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.

fine

We all had a fine time that day. - O gün hepimiz çok iyi bir zaman geçirdik.

Tom is a very fine musician. - Tom çok iyi bir müzisyen.

unrivalled
good job

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

You did a very good job. - Çok iyi bir iş yaptın.

divine
damn well
fantastic
beautiful
right as rain
of the first water
only too well
good many
{s} some

Some animals are very good at climbing. - Bazı hayvanlar tırmanmada çok iyidirler.

It's not something I'm very good at. - O, çok iyi olduğum bir şey değil.

helluva
alpha plus
famously
no mean
{s} bully
{s} elegant
{s} exceptional
nicely

Tom doesn't treat Mary very nicely. - Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.

Tom didn't treat Mary very nicely. - Tom Mary'ye çok iyi davranmadı

champion
hell of
dandy
jolly good
Very good; Not half bad!; All right!
çok iyi bilmek
have a wide acquaintance with
çok iyi bilmek
have pat
çok iyi gitmek
to go like a bomb
çok iyi görünmek
look one's best
çok iyi!
(Konuşma Dili) deal

That sounds like a very good deal. - O çok iyi bir anlaşma gibi görünüyor.

Tom isn't dealing with his father's death very well. - Tom babasının ölümüyle çok iyi ilgilenmiyor.

buraya kadar çok iyi
so far so good
hepsi çok iyi
all too well
ne kadar çok olursa o kadar iyi
the more the better
seni çok iyi anlıyorum
i hear ya on that
çok daha iyi
heaps better
çok daha iyi
all the better
çok daha iyi
head and shoulders above
çok daha iyi
streets ahead of
Türkçe - Türkçe
pekala
ala
çok iyi