çok fazla

listen to the pronunciation of çok fazla
Türkçe - İngilizce
too much

You must not eat too much ice-cream and spaghetti. - Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.

If you eat too much you will become fat. - Çok fazla yersen şişmanlarsın.

very much, so much, too much (uncountable = sayılamayan nesneler için), too many, very many, so many (countable = sayılabilen nesneler için)
over

She's making money hand over fist with the business she started. - O başladığı işle çok çok fazla para kazanıyor.

The reason Tom got sick was because he overate. - Tom'un hastalığı çok fazla yemekten sonuçlandı.

devilish
too many

Tom has missed work way too many times. - Tom çok fazla defalarca işi kaçırdı.

We have too many classes. - Çok fazla sınıfımız var.

like blazes
excessively

She smokes excessively. - O çok fazla sigara içiyor.

mightily
far too much

You smoke far too much. You should cut back. - Çok fazla sigara içiyorsun. Azaltmalısın.

I think Tom paid far too much for that old saxophone. - Tom'un o eski saksofon için çok fazla ödediğini düşünüyorum.

overmuch
damn
a lot

The trip calls for a lot of money. - Gezi çok fazla para gerektirir.

My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it! - Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.

very much

Tom hasn't changed very much. - Tom çok fazla değişmedi.

Tom can't speak very much French. - Tom Fransızcayı çok fazla konuşmaz.

hugely
countless
{s} exorbitant

The price of this camera is exorbitant. - Bu kameranın fiyatı çok fazla.

trop
undue
(deyim) far and away
(deyim) ever so much
outrageous

These prices are outrageous. - Bu fiyatlar çok fazla.

immensely
overdone
acute
fierce
surfeit
bellyful
tremendous

It hurts tremendously here. - Burası çok fazla ağrıyor.

excessive

She smokes excessively. - O çok fazla sigara içiyor.

excess

You shouldn't eat to excess. - Çok fazla yememelisin.

She smokes excessively. - O çok fazla sigara içiyor.

a hell of a lot
far too

He drinks far too much beer. - O çok fazla bira içer.

We have far too much work to do. - Yapacak çok fazla işimiz var.

way too much
too

You must not eat too much ice-cream and spaghetti. - Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.

I have too much homework today. - Bugün, çok fazla ödevim var.

{s} immoderate
{s} plethoric
{s} superabundant
astronomical
oodles of
consumedly
steep
by half
çok fazla inşaa etmek
overbuild
çok fazla miktar
oodles
çok fazla miktar
superabundance
çok daha fazla
much more
yanınızda taşımak için çok fazla şey almışsınız
You have too much carry on baggage
Türkçe - Türkçe
dağ taş
derecesiz
çok fazla