Thanks very much for having me to dinner the other night.
- Geçen gece beni akşam yemeğine götürdüğün için çok çok teşekkürler.
We didn't talk very much.
- Biz pek çok konuşmadık.
Potatoes are very versatile.
- Patatesler çok yönlüdür.
Tom is a versatile kid.
- Tom çok yönlü bir çocuk.
I was much frightened at the sight.
- Ben görünce çok korktum.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
Sunday's match will be crucial.
- Pazar günkü maç çok önemli olacak.
Football is the most known sport in the world.
- Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
Where was I when I needed myself most?
- Kendime en çok ihtiyacım olduğunda neredeydim?
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
Do not be shy. Your pronunciation is more or less correct.
- Utanma. Telaffuzun az çok doğru.
She's more or less my age.
- O az çok benim yaşımda.
Your help is vital to the success of our plan.
- Senin yardımın planımızın başarısı için çok önemlidir.
It's absolutely vital that we get to Tom Jackson's office by 2:30.
- 2.30'a kadar Tom Jackson'ın ofisine gitmemiz kesinlikle çok önemlidir.
The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
He has many enemies in the political world.
- Politik dünyada pek çok düşmanı var.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
What you said was very funny.
- Söylediğin çok komikti.
Her hat looked very funny.
- Onun şapkası çok komik görünüyordu.
Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
- Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
I hear he is good at mahjong.
- Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
What Tom said was outrageous.
- Tom'un söylediği çok çirkindi.
It's freezing out here.
- Burada dışarısı çok soğuk.
It's freezing in here.
- Burada hava çok soğuk.
What a lot of books he has!
- Onun ne de çok kitabı var!
Japan consumes a lot of paper.
- Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
Oil is abundant in that country.
- Şu ülkede petrol çoktur.
Tom certainly had plenty of opportunities to go to concerts while he was in Boston.
- Tom Boston'da iken konserlere gitmek için kesinlikle çok fırsatı oldu.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen.
- Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.
This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
- Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
It would mean a great deal to me.
- Bu benim için oldukça çok şey ifade ederdi.
I owe him a great deal.
- Ona oldukça çok borçluyum.
Tom lives a very lavish lifestyle.
- Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.
I was very exuberant.
- Ben çok hayat doluydum.
The game excited lots of people.
- Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
Listening to music is lots of fun.
- Müzik dinlemek çok eğlenceli.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
He hurt his arm lifting so much weight.
- Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
There are numerous reasons to be hopeful.
- Umutlu olmak için çok sayıda sebep var.
There are numerous universities in Kyoto.
- Kyoto'da çok sayıda üniversite var.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
Countless stars were twinkling in the sky.
- Gökyüzünde çok sayıda yıldız parlıyordu.
I'm not sure, but perhaps Tom is already dead.
- Emin değilim ama belki de Tom çoktan öldü.
I am dead tired from walking around all day.
- Bütün gün yürümekten çok yoruldum.
I'm slightly worried about Tom.
- Tom hakkında çok az endişeliyim.
You may be right, but we have a slightly different opinion.
- Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
Spring will be here before long.
- Bahar çok geçmeden burada olacak.
I hope the bus will come before long.
- Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
I think something terrible has happened to Tom.
- Sanırım Tom'a çok kötü bir şey oldu.
I am in a terrible dilemma.
- Çok kötü bir ikilemdeyim.
She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
- O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.
Telling lies is a very bad habit.
- Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
Tom is a well-rounded person.
- Tom çok yönlü bir kişi.
Tom is a well-rounded individual.
- Tom çok yönlü bir birey.
Why are you so skinny?
- Neden bu kadar çok zayıfsın?
Humility often gains more than pride.
- Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
I love you more than him.
- Seni ondan daha çok seviyorum.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
What a lot of books he has!
- Onun ne de çok kitabı var!
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
This desk was too heavy for Patty to lift.
- Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
- Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
- Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.
You must want this very badly.
- Bunu çok fazla istemelisin.
I am very much surprised to hear that he got badly injured in a motorcar accident.
- Ben onun bir otomobil kazasında kötü yaralandığını duyunca çok şaşırdım.
Tom claimed that his father had raped him on multiple occasions.
- Tom babasının birden çok kez ona tecavüz ettiğini iddia etti.
Tom has multiple talents.
- Tom'un birden çok yeteneği vardır.
Tom claimed that his father had raped him on multiple occasions.
- Tom babasının birden çok kez ona tecavüz ettiğini iddia etti.
Tom was shot multiple times.
- Tom birden çok kez vuruldu.
I don't like you any more than you like me.
- Seni senin beni sevdiğinden daha çok sevmiyorum.
I don't like pizza any more than I like spaghetti.
- Ben pizzayı spagettiyi sevdiğimden daha çok sevmiyorum.
I got together with her mainly because we seemed to share the same feelings about things.
- Daha çok şeyler hakkında aynı hisleri paylaşıyor gibi göründüğümüzden onunla anlaşmaya vardım.
Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more.
- Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.
Apply to the office for further details.
- Daha çok bilgi için ofise başvurun.
His new job further separates him from his family.
- Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
- Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
I like vocal music better than instrumental music.
- Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
Tom is more of a singer than a guitarist.
- Tom bir gitaristten daha çok birşarkıcıdır.
I know that plenty of guys want to go out with you.
- Pek çok çocuğun seninle dışarı çıkmak istediğini biliyorum.
We consulted plenty of people.
- Pek çok insana danıştık.
There's plenty of stuff left.
- Kalan pek çok şey var.
We consulted plenty of people.
- Pek çok insana danıştık.
What do most young Italian girls spend their time doing?
- Pek çok genç İtalyan kızı zamanlarını ne yaparak geçiriyor?
Most schools are closed today.
- Bugün pek çok okul kapalı.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak pek çok işim var.
I've been to Boston countless times.
- Pek çok kez Boston'a gittim.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
Tom doesn't have a whole lot of time.
- Tom'un pek çok zamanı yoktu.
This doesn't make a whole lot of sense.
- Bu pek çok anlam ifade etmiyor.
Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too much candy.
- Endüstrileşmiş ülkelerdeki pek çok çocuk çok fazla şeker yemesi nedeniyle çok şişman.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla acıyor.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla ağrıyor.
The kangaroo jumps very high.
- Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
The price of this car is very high.
- Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
Their performance that year was horrible.
- Bu yılki performansları çok berbattı.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilacın tadı çok kötü.
You seem to be extremely lazy.
- Çok tembel görünüyorsun.
Tom is extremely sophisticated.
- Ton son derece çok bilmiş.
Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok sevdi.
There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
- Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
A great number of students battled for freedom of speech.
- Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için savaştı.
There are a great number of schools in this city.
- Bu şehirde çok sayıda okul vardır.
A perfect knowledge of a few writers and a few subjects is more valuable than a superficial one of a great many.
- Birkaç yazar ve birkaç konuyla ilgili mükemmel bir bilgi birçoklarıyla ilgili yüzeysel olan birinden çok daha değerlidir.
A great many tourists visit Kyoto in spring.
- Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.
This novel is by far more interesting than that one.
- Bu roman ondan çok daha ilginç.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
I have a sore throat because of too much smoking.
- Çok fazla sigara içtiğim için boğazım ağrıyor.
If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
- Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
The test was multiple choice.
- Test çoktan seçmeliydi.
Tom claimed that his father had raped him on multiple occasions.
- Tom babasının birden çok kez ona tecavüz ettiğini iddia etti.
It is very cold here all the year round.
- Bütün yıl boyunca burada hava çok soğuk.
There's a lot of rain all the year round.
- Yıl boyunca çok yağmur var.
I like grape jelly best.
- En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
Tom ate too many jelly donuts.
- Tom çok sayıda jöleli börek yedi.
It began to rain in earnest.
- Çok yağmur yağmaya başladı.
Well, the night is quite long, isn't it?
- Güzel, gece çok uzun, değil mi?
This survey is too long to finish quickly.
- Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
We learn a good deal at school.
- Biz okulda çok şey öğrendik.
It snowed a good deal last night.
- Dün gece çok kar yağdı.
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
Tom and his brothers are extremely close.
- Tom ve erkek kardeşleri çok yakındır.
You seem to be extremely lazy.
- Çok tembel görünüyorsun.
Several slight shocks followed the earthquake.
- Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
There were several stars to be seen in the sky.
- Gökyüzünde görülen çok sayıda yıldızlar vardı.
A good night's sleep will do you a world of good.
- İyi bir gece uykusu sana çok iyi gelecek.
She is a student who studies very hard.
- O çok çalışan bir öğrencidir.
English is pretty hard, isn't it?
- İngilizce çok zor, değil mi?
I have much studied both cats and philosophers. The wisdom of cats is infinitely superior.
- Hem kedileri hem de filozofları çok inceledim. Kedilerin bilgeliği son derece üstündür.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
The uprising was brutally suppressed.
- İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
Football is the most known sport in the world.
- Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
You may be right, but we have a slightly different opinion.
- Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
Tom appears to be too tired to tackle that problem right now.
- Tom, şimdi o sorunu çözemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
The city's multi-story buildings built in the 1940's are in danger of collapse.
- Şehrin 1940'larda yapılmış çok katlı yapıları çökme tehlikesindeler.
The multi-talented kid speaks 5 languages and plays 6 musical instruments.
- Çok yetenekli çocuk 5 dil konuşuyor ve 6 müzik aleti çalıyor.
The order came too late.
- Sipariş çok geç geldi.
It is never too late to learn.
- Öğrenmek için asla çok geç değildir.
Your handwriting is very good.
- Senin el yazın çok güzel.
The dinner was very good.
- Akşam yemeği çok güzeldi.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.
She is an adorable woman.
- O çok güzel bir kadın.
Aren't they adorable?
- Onlar çok güzel değil mi?