Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
When we think of the traditional roles of men and women in society, we think of husbands supporting the family, and wives taking care of the house and children.
- Ne zaman kadın ve erkeklerin geleneksel rollerini düşünsek, ailesine destek olan kocalar ve de aile ve çocuklarına bakan karılar aklımıza gelir.
The family mourned the tragic death of their young child.
- Aile, genç çocuklarının trajik ölümünün yasını tuttu.
The guys working on your car don't seem to know what they're doing.
- Arabanda çalışan çocuklar ne yaptıklarını biliyor gibi görünmüyorlar.
He gets jealous when I talk to other guys.
- Ben diğer çocuklarla konuşursam kıskanır.
You think that TV is bad for kids?
- Televizyonun çocuklar için kötü olduğunu düşünüyor musun?
Do you have any kids?
- Hiç çocukların var mı?
When I was a kid, I used to think that fairy floss and clouds were alike.
- Çocukken pamuklu şekerin ve bulutların benzer olduklarını düşünürdüm.
Do you have any kids?
- Hiç çocukların var mı?
It seems that the children will have to sleep on the floor.
- Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.
People of Almaty, let us create a child-friendly city!
- Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!
Mother asked the babysitter to watch the children.
- Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice.
- Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.
Larry Ewing is married and the father of two children.
- Larry Ewing evli ve iki çocuk babasıdır.
It is dangerous for children to play in the street.
- Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.
When I was a kid, I used to think that fairy floss and clouds were alike.
- Çocukken pamuklu şekerin ve bulutların benzer olduklarını düşünürdüm.
The children love listening to fairy tales.
- Çocuklar masal dinlemeyi sever.
Isn't that a little juvenile?
- O küçük bir çocuk değil mi?
The increase in juvenile delinquency is a serious problem.
- Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
This park is a little kid's paradise.
- Bu park küçük çocukların cennetidir.
I had chicken pox as a kid.
- Ben bir çocukken suçiçeği geçirdim.
Chicken pox is a common childhood illness.
- Suçiçeği yaygın bir çocukluk hastalığıdır.
Kindergarten children act better than Tom and his friends do.
- Anaokulu çocukları Tom ve arkadaşlarının yaptığından daha iyi hareket eder.
The kindergarten children were walking hand in hand in the park.
- Anaokulu çocukları parkta el ele yürüyordu.
Tom and Mary had a child and called him Tom Junior.
- Tom ve Mary'nin bir çocukları vardı ve ona Tom Junior adını verdiler.
The boy singing a song is my brother.
- Şarkı söyleyen çocuk benim erkek kardeşimdir.
What will a child learn sooner than a song?
- Bir çocuk bir şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
There have been several cases of infantile paralysis.
- Birkaç çocuk felci vakası olmuştur.
They attributed the low death rate of infants to the progress of medicine.
- Onlar çocuklarla ilgili düşük ölüm oranını tıbbın ilerlemesine bağladı.
The children collect seeds of various shapes and colours.
- Çocuklar çeşitli şekil ve renklerde tohum toplarlar.
Some prominent tennis players behave like spoiled brats.
- Bazı önde gelen tenis oyuncuları şımarık çocuklar gibi davranırlar.
Tom hates parents who don't control their bratty children.
- Tom arsız çocuklarını kontrol edemeyen ebeveynlerden nefret ediyor.
There have been several cases of infantile paralysis.
- Birkaç çocuk felci vakası olmuştur.
I don't like spoiled children.
- Ben şımarık çocukları sevmem.
A child is spoiled by too much attention.
- Çocuk çok fazla ilgi ile şımarır.