çiğlik

listen to the pronunciation of çiğlik
Türkçe - İngilizce
ill breeding, rudeness
rawness
harshness (of a color, of light)
rawness; crudeness
(renk) gaudiness
greenness
crudeness
çiğ
raw

To my surprise, they ate the meat raw. - Benim için sürpriz oldu, onlar eti çiğ yediler.

I don't like grilled fish, let alone raw fish. - Çiğ balık şöyle dursun,ızgara balıktan hoşlanmam.

çiğ
uncooked

Atuqtuaq eats the seal blubber uncooked. - Atuqtuaq fok balığını çiğ yer.

çiğlik etmek
to behave rudely
çiğ
loud

Can you stop chewing gum so loudly? - Bu kadar yüksek sesle sakız çiğnemeyi kesebilir misin?

çiğ
unripe
çiğ
unbaked
çiğ
dew

The dew evaporated when the sun rose. - Güneş doğduğunda çiğ buharlaştı.

The dew is on the leaves of grass. - Çiğ çim yaprakları üzerinde.

çiğ
unseemly, inappropriate (act, words)
çiğ
raw, uncooked; not completely cooked
çiğ
raw, uncooked; unripe; crude, tactless
çiğ
ill-bred, untutored
çiğ
harsh (color, light)
çiğ
half baked
çiğ
rare
çiğ
{i} frost
Türkçe - Türkçe
Çiğ olma durumu
Kaba, yersiz, yakışıksız davranış
çiğ
Yaşının gerektirdiği görgüye ve olgunluğa erişmiş olmayan
çiğ
Yaşının gerektirdiği görgüye ve olgunluğa erişmiş olmayan: "Fakat Cemal Paşa, çiğ bir politikacı değildi."- F. R. Atay
çiğ
Yersiz ve yakışıksız
çiğ
Pişmemiş veya az pişmiş
çiğ
Gözü rahatsız eden, göze batan (renk, ışık): "Koca Mustafapaşa'daki berber Selim'in aynası karşısında çiğ renkleri buna benzeyen çok süslü bir resim asılıydı."- R. H. Karay
çiğ
Yersiz ve yakışıksız: "Bu, benim gibi yaşını başını almış bir adam tarafından pek çiğ bir hareket olurdu."- Y. K. Karaosmanoğlu
çiğ
Gözü rahatsız eden, göze batan
çiğlik