çekmek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- suffer
Man is destined to suffer.
- Acı çekmek insanoğlunun alnına yazılmıştır.
You don't need to suffer in silence.
- Sessizce acı çekmek zorunda değilsiniz.
- pull
It's his job to pull the weeds in the garden.
- Bahçedeki yabani otları çekmek onun işi.
Tom couldn't bring himself to pull the trigger.
- Tom tetiği çekmek için kendini ikna edemedi.
- draw
I would therefore like to draw attention to the Report of the Committee on Invisible Members of Parliament.
- Bu sebeple, Komite'nin Parlamento'nun Görünmez Üyeleri hakkındaki raporuna dikkat çekmek isterim.
I like to draw pictures.
- Fotoğraf çekmek istiyorum.
- withdraw
How much money you would like to withdraw?
- Ne kadar para çekmek istersin?
Many people use cash machines to withdraw money.
- Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.
- {f} haul
- tug
- to bear, endure, put up with, suffer (an illness, pain, sorrow, trouble, a troublesome person)
- draw on
- attract; pull over
- draft
- pull on
- exposure
- pull over
We have to pull over.
- Kenara çekmek zorundayız.
- lead
- lure
- enthrall
- (Kanun) accite
- last
- stand
- pull in
- (Ticaret) shrinkage
- take
I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
- Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
Tom said that we weren't allowed to take photographs in this museum.
- Tom bize bu müzede fotoğraf çekmek için izin verilmediğini söyledi.
- put up with
- touse
- weigh
- beguile
- sustain
- (Dilbilim) take out
Tom maxed out his three credit cards and had to take out a high interest loan to pay them off.
- Tom, üç kredi kartının limitini aştı ve onları ödemek için yüksek faizli bir kredi çekmek zorunda kaldı.
I went to the bank to take out money.
- Para çekmek için bankaya gittim.
- stretch
- hoisting
- medicine
- unfurl
- draught
- drink
Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
- İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
- wrench
- tense
- draw away
- broach
- arrest
- suck in
- contract
- appeal
- siphon off
- support
- pull along
- drafting
- milk
Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
- İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
- pull at
- abide
- to weigh, have a weight of; to weigh, measure the weight of
- inhale
- bear; shrink; tow
- to send (someone) (an official notice, a telegram, a fax)
- to withdraw (money) from (a bank)
- to distill
- (yayın) receive
- charm
- to manage (people)
- (çorap vb.) stretch
- to give (something) (a coat of paint)
- to deliver, make (a speech)
- (for a month) to be (a specified number of days) long; (for one place) to be (a specified amount of time) away from (another)
- tow away; take after
- to pull; to draw; to drag; to haul, to tug, to lug; to tow; to withdraw; to hoist; to extract; to carry; to support; (silah vb.) to draw, to pull out; to suffer, to undergo; to bear, to endure, to abide, to put up with; to absorb, to inhale; to shrink; to" " içmek; (resim) to take; (kahve, vb.) to grind" " öğütmek; (film) to shoot; (bayrak) to run up; (ilgi, dikkat) to catch; to conjugate, to decline; to weigh; to attract; to magnetize; to charm, to captivate, to appeal, to beguile; to distil; (kablo, vb.) to lay" " döşemek; (dayak, vb.) to give; to give a meaning, to interpret; to last, to take; to drive; to put on, to wear, to pull on, to draw on" " giymek; (boya) to apply
- to put (one animal) together with (another) so that they will mate
- (zorlukla) claw
- (ağırlık) turn the scale at
- draw off
- to support, bear, take, carry (a weight, a load): Bu sütun o ağırlığı çekmez. This pillar won't carry that weight
- slang to fill (a specified number of glasses) with (tea, beer, etc.) (used by waiters and barmen): İki çay çek! Give me two teas!
- acı çekmek
- suffer
To some life is pleasure, to others suffering.
- Bazılarına göre hayat zevktir, diğerlerine göre acı çekmektir.
She suffers from constant neuralgia.
- O, sürekli nevraljiden acı çekmektedir.
- geri çekmek
- withdraw
- burun çekmek
- sniff
- fazla para çekmek
- overdraw
- iple çekmek
- look forward to
- çekme
- draw
Tom found the drawer empty.
- Tom çekmeceyi boş buldu.
Tom took a knife out of a drawer in the kitchen.
- Tom mutfakta bir çekmeceden bir bıçak çıkardı.
- geri çekmek
- retract
- çekme
- drawing
Sami liked drawing attention.
- Sami dikkat çekmeyi severdi.
You're drawing attention to yourself.
- İlgiyi kendine çekmek istiyorsun.
- geri çekmek
- draw back
- çekmek (baca)
- draw
- çekmek (dikkat/ilgi)
- draw
- çekmek (foto)
- take
- çekmek (silah)
- draw
- çekmek (sıkıntı)
- undergo
- çekici ile çekmek
- tow
- çetele çekmek/tutmak
- to keep a tally
- ilgisini çekmek
- appeal
- kenara çekmek
- pull over
We have to pull over.
- Kenara çekmek zorundayız.
- sorguya çekmek
- interrogate
- ilgisini çekmek
- interest
- set çekmek
- stem
- dikkat çekmek
- stand out
- çekme
- {i} pull
Tom couldn't bring himself to pull the trigger.
- Tom tetiği çekmek için kendini ikna edemedi.
When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
- burnunu çekmek
- sniff
- temize çekmek
- to make a fair copy of (a piece of writing)
- kürek çekmek
- row
We went to the lake to row a boat.
- Kürek çekmek için göle gittik.
- nefes çekmek
- suck
- acı çekmek
- in pain
Nobody wants to be in pain.
- Kimse acı çekmek istemez.
- acı çekmek
- feel sorrow
- acı çekmek
- sorrow
- astar çekmek
- to prime
- başka yöne çekmek
- divert
- besiye çekmek
- fatten
- dikkat çekmek
- point out
Sorry, but I want to point out a few errors.
- Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.
- dikkat çekmek
- attract attention
Tom didn't want to attract attention.
- Tom dikkat çekmek istemiyordu.
Tom likes to attract attention.
- Tom dikkat çekmekten hoşlanıyor.
- dikkatini çekmek
- point out
Before we begin, I'd just like to point out to everyone that we have to be very careful not to break anything.
- Biz başlamadan önce, bir şey kırmamak için çok dikkatli olmamız gerektiği konusunda herkesin dikkatini çekmek istiyorum.
- doğum sancısı çekmek
- labor
- fotokopi çekmek
- xerox
- fotoğraf çekmek
- take a picture
- fotoğraf çekmek
- to take a photograph
- ilgi çekmek
- to attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgisini çekmek
- intrigue
- ilgisini çekmek
- attract smb.'s attention
- içine çekmek
- to breathe in, inhale
- kenara çekmek
- pull off
- kura çekmek
- to draw lots
- kuvvetle çekmek
- haul
- kürek çekmek
- paddle
- rest çekmek
- 1. to stake all one's money on one gamble. 2. to set forth one's final opinion in scathing terms
- röntgen çekmek
- x-ray
- sağa çekmek
- pull up
- sifonu çekmek
- flush
- sıkıntı çekmek
- have troubles
- sınır çekmek
- demarcate
- telgraf çekmek
- telegraph
- çek
- cheque
As soon as I received the cheque, I went to the bank.
- Çeki alır almaz bankaya gittim.
Someone stole my wallet. I no longer have a cheque book or a credit card.
- Birisi benim cüzdanımı çaldı. Artık bir çek defterim ya da bir kredi kartım yok.
- çekme
- towing
- çekme
- {i} hoist
- çekme
- {i} hitch
- fotoğrafını çekmek
- photograph
- para çekmek
- withdraw
Many people use ATMs to withdraw money.
- Birçok kişi ATM'leri para çekmek için kullanır.
Many people use cash machines to withdraw money.
- Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.
- (nefes) içine çekmek
- inspire
- (sıkıntı) çekmek
- undergo
- -e çekmek
- take after
- acı çekmek
- pain
Nobody wants to be in pain.
- Kimse acı çekmek istemez.
- acı çekmek
- feel pain
- acı çekmek
- suffer agony
- acı çekmek
- to be in pain
Nobody wants to be in pain.
- Kimse acı çekmek istemez.
- acı çekmek
- grieve
- acı çekmek
- feel distress
- ad çekmek
- draw lots
- ah çekmek
- sigh
- ah çekmek
- heave a sigh
- aniden çekmek
- yank
- aniden çekmek
- jerk
- ayar çekmek
- adjust
- ayar çekmek
- regulate
- ayar çekmek
- set
- ayar çekmek
- fix
- bayrak çekmek
- hoist the flag
- birden hızla çekmek
- yank
- birdenbire çekmek
- twitch
- birdenbire çekmek
- jerk
- boya çekmek
- shoot up
- boynuz çekmek
- cup
- dem çekmek
- drink
- dem çekmek
- booze
- dert çekmek
- suffer
- dikkat çekmek
- attract notice
- dikkat çekmek
- draw attention
I would therefore like to draw attention to the Report of the Committee on Invisible Members of Parliament.
- Bu sebeple, Komite'nin Parlamento'nun Görünmez Üyeleri hakkındaki raporuna dikkat çekmek isterim.
Layla likes to draw attention to herself.
- Leyla kendisine dikkat çekmekten hoşlanıyor.
- dikkat çekmek
- remark
- diş çekmek
- pull out
- diş çekmek
- extract
- diş çekmek
- pull out a tooth
- duman çekmek (sigaradan)
- draw on
- duvar çekmek
- build a wall
- ebat vb çekmek
- shrink
- el çekmek
- abdicate
- el çekmek
- relinquish
- el çekmek
- withdraw from
- el çekmek
- give up
- elini eteğini çekmek
- be through with
- elini eteğini çekmek
- through with
- film çekmek
- make a film
- film çekmek
- take an x-ray
- fön çekmek
- blow-dry
- gam çekmek
- grieve
- gam çekmek
- sorrow
- hasret çekmek
- long for
- hasret çekmek
- feel longing
- hasret çekmek
- yearn for
- hasret çekmek
- have longing
- hasret çekmek
- pine
- herkesin ilgisini çekmek
- create a stir
- iflas bayrağını çekmek
- crash
- iflas bayrağını çekmek
- go bankrupt
- ilgi çekmek
- attract one's attention
- ilgi çekmek
- catch one’s attention
- ilgi çekmek
- make a splash
- ilgi çekmek
- attract attention
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
- ilgi çekmek
- spotlight
- ilgi çekmek
- arouse interest
- içi çekmek
- desire
- kahve çekmek
- grind coffee
- kan çekmek
- resemble
- keder sıkıntı vb'ni çekmek
- experience
- keder çekmek
- sorrow
- kenar çekmek
- hem
- kendini çekmek
- draw away
- kuvvetle çekmek
- tug
- mesaj çekmek
- send a message
- mihnet çekmek
- suffer
- nefes çekmek (pipodan)
- pull at
- nefes çekmek (sigaradan)
- draw on
- nutuk çekmek
- sermonize
- of çekmek
- sigh
- of çekmek
- heave a sigh
- otostop çekmek
- thumb
- otuzbir çekmek
- jerk off
- pafta çekmek
- thread
- perde çekmek
- obfuscate
- perde çekmek
- close
- perde çekmek
- draw
- reset çekmek
- (Bilgisayar) reset
- resim çekmek
- take a picture
All you have to do to take a picture is push this button.
- Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
It never occurred to me to take a picture of how the garden looked before we started pulling weeds.
- Yabani otları çekmeye başlamadan önce bahçenin nasıl göründüğüne dair bir resim çekmek hiç aklıma gelmedi.
- resim çekmek
- take a photo
- resim çekmek
- take a photograph
- resmini çekmek
- photograph
- rest çekmek
- stake
- sifon çekmek
- siphon off