çekilme teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- withdrawal
Brexit refers to the withdrawal of Great Britain from the European Union.
- Brexit İngiltere'nin Avrupa Birliğinden çekilmesi anlamına gelir.
The agreement was conditioned on the withdrawal of troops.
- Anlaşma, birliklerin geri çekilmesi şartına bağlıydı.
- breakaway
- (mavna) pull off
- withdrawal, drawing back
- abdication
- (Hukuk) (üyelikten) withdrawal
- reflux
- being pulled, drawn, hauled, dragged, or tugged
- retirement
- defection
- contraction
- cession
- resignation (from a position or office)
- pull out
- (Askeriye) withdrawal
- geol. regression
- resignation
Resignation is the first lesson of life.
- Çekilme hayatın ilk dersidir.
- low water
- withdrawal; regression; resignation
- walkout
- drift
- (Kanun) waiver
- shrink
- setting aside
- expulsion
- ebbing
- traction
- pullout
- retreat
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
A tactical retreat is sometimes interpreted as cowardice.
- Bazen taktiksel bir geri çekilme, korkaklık olarak yorumlanır.
- shrinkage
- drainage
- çekilmek
- withdraw
- çekilme akıntısı
- ebb current
- çekilme şiddeti
- force of gravity
- inzivaya çekilme
- retreat
- çekilmek
- opt out
- çekilmek
- desist
- çekilmek
- resign
- çekilmek
- secede
- geri çekilme
- regress
- yedekte çekilme
- tow
- çek
- cheque
She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
As soon as I received the cheque, I went to the bank.
- Çeki alır almaz bankaya gittim.
- çekilmek
- go out
- çekilmek
- {f} stand
- çekilmek
- get away
- çekilmek
- pulled
- çekilmek
- draw back
- çekilmek
- dry up
- geri çekilme
- retreat
Tom started retreating.
- Tom geri çekilmeye başladı.
Jackson was not planning to retreat.
- Jackson geri çekilmeyi planlamıyordu.
- çek
- drafting
- çek
- (Ticaret) check cheque
- çek
- draught
- çek
- (Otomotiv) non-return valve
- çek
- (Kanun) bill of exchange
- çekilmek
- resile
- çekilmek
- withdraw from
- çekilmek
- bow out of
- çekilmek
- move
- çekilmek
- pull out
- çekilmek
- move aside
- çekilmek
- {f} retire
- çekilmek
- (Kanun) waive
- çek
- pull
He pulled up the weed and threw it away.
- O, otu çekti ve onu attı.
He pulled his son by the ear.
- O, oğlunun kulağını çekti.
- çek
- pull on
- çek
- {f} shrunk
My jeans have shrunk.
- Kot pantolonum çekti.
Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.
- Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.
- çek
- suffer from
It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away.
- İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.
He used to suffer from severe nasal congestion.
- O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- çek
- {f} shrinking
- çek
- drew
Madonna's concert drew a large audience.
- Madonna'nın konseri büyük bir dinleyici çekti.
She drew her gun and said:
- Silahını çekti ve dedi :
- çek
- {f} haul
- çek
- draw away
- çek
- roll up
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
- çek
- pop
- çek
- shrink back
- çek
- acquittance
- çek
- attract
Negative electrons attract positive electrons.
- Negatif elektronlar pozitif elektronlar çekerler.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- çek
- {f} hauling
- çekilmek
- recede
- çekilmek
- come away
- çekilmek
- gravitate
- çekilmek
- retreat
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
The army had to retreat.
- Ordu geri çekilmek zorunda kaldı.
- çekilmek
- fall away
- çekilmek
- fall off
- çekilmek
- take to
- çekilmek
- give way
- çek
- yank
Tom yanked Mary's ponytail.
- Tom Mary'nin at kuyruğu saçını çekti.
Stop yanking my hair, it hurts!
- Saçımı çekmeyi durdur, acıyor!
- geri çekilme
- flight
- çek
- of check
- çek
- cheques
- çek
- inflect
In that language, adjectives and nouns are inflected for gender.
- O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.
- çekilmek
- {f} repair
- çekilmek
- abalienate
- çekilmek
- bow out
- derhal geri çekilme
- (Hukuk) immediate withdrawal
- el ayak çekilme zamanı
- dead of night
- fiziksel çekilme
- (Ticaret) physical withdrawal
- geri çekilme
- regression
- geri çekilme
- withdrawing
- geri çekilme
- (Hukuk) retreat, withdrawal
- geri çekilme
- disengagement
- geri çekilme
- recession
- geri çekilme
- retirement
- geri çekilme
- pullback
- geri çekilme
- recoil
- geri çekilme
- departure
- geri çekilme çarpışması
- rearguard action
- içeri çekilme
- retraction
- köşesine çekilme
- retirement
- köşesine çekilme
- retreat
- nevrotik çekilme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) neurotic resignation
- parmakla çekilme
- (keman) pizzicato
- sömürge kolonilerden çekilme
- decolonization
- tahttan çekilme
- abdication of the throne
- tahttan çekilme
- demission
- yana çekilme
- dodge
- Çek
- (a) Czech
- Çek
- Czech, of the Czechs
- Çek
- {i} Czech
The professor teaches Czech.
- Öğretmen, Çekçe öğretiyor.
Such languages as Russian, Polish, Czech and Bulgarian have common Slavic roots.
- Rusya, Polonya, Çek ve Bulgaristan'ın ortak Slav kökleri var.
- Çek
- czechoslovak
- çek
- cheque, check
- çek
- written order from one party directing a bank to pay a specified amount of money to another party
- çek
- of the Czech Republic; of the former nation of Czechoslovakia
- çek
- native or resident of the Czech Republic; resident of the former nation of Czechoslovakia; check
- çek
- {i} check
I will pay for it by check.
- Ben onu çek ile ödeyeceğim.
The bank will cash your fifty dollar check.
- Banka 50 dolarlık çekini nakite çevirecek.
- çek
- rollup
- çek
- lure
The music lured everyone.
- Müzik herkesin ilgisini çekti.
Layla lured Sami to her house.
- Leyla, Sami'yi evine çekti.
- çek
- pull#on
- çek
- pullon
- çek
- drawaway
- çekilmek
- to retreat (from)
- çekilmek
- (partiden) bolt
- çekilmek
- to resign (from)
- çekilmek
- (Hukuk) to resign
- çekilmek
- ebb
- çekilmek
- to be drawn; to be hauled, dragged, or tugged
- çekilmek
- be pulled
- çekilmek
- step aside
- çekilmek
- decline
- çekilmek
- abdicate
- çekilmek
- draw away
- çekilmek
- edge out
- çekilmek
- to be pulled; to withdraw, to draw back, to recede; to retreat; (deniz) to ebb; to resign; to move (aside); to be bearable, to be tolerable
- çekilmek
- draw off
- çekilmek
- retract
- çekilmek
- quit
- çekilmek
- bow
- çekilmek
- scratch
- çekilmek
- give over
- çekilmek
- to withdraw, draw back, recede (from)
- çekilmek
- to be pulled
- çekilmek
- walk out
- çekilmek
- absent
- çekilmek
- conjugate
- çekilmek
- step down
He finally had to step down.
- O sonunda çekilmek zorunda kaldı.
- çekilmek
- abate
- çekilmek
- decrease