Sami and Layla seemed like two magnets pulling towards each other.
- Sami ve Leyla birbirlerine doğru çeken iki mıknatıs gibi görünüyorlardı.
The police say there's someone pulling string behind the scenes.
- Polis, sahnenin arkasında sicim çeken biri olduğunu söylüyor.
She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
Tom wrote Mary's name as the cheque payee.
- Tom çek alacaklısı olarak Mary'nin adını yazdı.
The two children pulled at the rope until it broke.
- İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
I need a tool for pulling weeds in my garden.
- Benim bahçemdeki yabani otları çekmek için bir alete ihtiyacım var.
Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.
- Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.
My jeans have shrunk.
- Kot pantolonum çekti.
Some people in the world suffer from hunger.
- Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
He used to suffer from severe nasal congestion.
- O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
The card you drew was a red, wasn't it?
- Çektiğin kart bir kırmızıydı, değil mi?
Taro drew 10,000 yen from the bank.
- Taro bankadan 10.000 yen çekti.
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
I find her appearance attractive.
- Onun görünümünü çekici bulurum.
Negative electrons attract positive electrons.
- Negatif elektronlar pozitif elektronlar çekerler.
Stop yanking my hair, it hurts!
- Saçımı çekmeyi durdur, acıyor!
Tom yanked the plug from the wall.
- Tom fişi duvardan çekti.
In that language, adjectives and nouns are inflected for gender.
- O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.
This song makes me homesick.
- Bu şarkı beni vatan hasreti çeken yapıyor.
The professor teaches Czech.
- Öğretmen, Çekçe öğretiyor.
Such languages as Russian, Polish, Czech and Bulgarian have common Slavic roots.
- Rusya, Polonya, Çek ve Bulgaristan'ın ortak Slav kökleri var.
The bank will cash your fifty dollar check.
- Banka 50 dolarlık çekini nakite çevirecek.
I will pay for it by check.
- Ben onu çek ile ödeyeceğim.
Layla lured Sami to her house.
- Leyla, Sami'yi evine çekti.
The music lured everyone.
- Müzik herkesin ilgisini çekti.