Sami and Layla seemed like two magnets pulling towards each other.
- Sami ve Leyla birbirlerine doğru çeken iki mıknatıs gibi görünüyorlardı.
I saw a horse pulling a cart.
- Ben araba çeken bir at gördüm.
Someone stole my wallet. I no longer have a cheque book or a credit card.
- Birisi benim cüzdanımı çaldı. Artık bir çek defterim ya da bir kredi kartım yok.
As soon as I received the cheque, I went to the bank.
- Çeki alır almaz bankaya gittim.
He pulled his son by the ear.
- O, oğlunun kulağını çekti.
I need a tool for pulling weeds in my garden.
- Benim bahçemdeki yabani otları çekmek için bir alete ihtiyacım var.
My jeans have shrunk.
- Kot pantolonum çekti.
Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.
- Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.
He used to suffer from severe nasal congestion.
- O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away.
- İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.
Madonna's concert drew a large audience.
- Madonna'nın konseri büyük bir dinleyici çekti.
She drew the chair towards her.
- O sandalyeyi ona doğru çekti.
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
I find her appearance attractive.
- Onun görünümünü çekici bulurum.
Tom gave the rope a yank.
- Tom halata ani bir çekiş verdi.
Tom yanked Mary's hair.
- Tom, Mary'nin saçını çekti.
In that language, adjectives and nouns are inflected for gender.
- O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.
This song makes me homesick.
- Bu şarkı beni vatan hasreti çeken yapıyor.
I want to buy a Czech sweater.
- Çek kazağı satın almak istiyorum.
The professor teaches Czech.
- Öğretmen, Çekçe öğretiyor.
I will pay for it by check.
- Ben onu çek ile ödeyeceğim.
He opened a checking account with the bank.
- O, bankada bir çek hesabı açtı.
Tom lured us into a trap.
- Tom bizi bir tuzağa çekti.
Layla lured Sami to her house.
- Leyla, Sami'yi evine çekti.